28 Şubat 2011 Pazartesi

biter mi panpa?


yeni bir hafta ve yarından itibaren yeni bir ay başlıyor. dört haftalık temiz şubat bitiyor ve geriye yine bir sürü gün kalıyor. maaşımı şimdiden almış olup, yüzlüklerin arkasında ıtri efendi'yi görmüş olmak nedense birkaç dakikadan fazla sürmeyen bir mutluluk verdi. kaşlarım kendiliğinden çatık, içimdeki sıcaklık da ıtri'yle sönmedi. hafif şeffaf tül bir perde yapmam ve ışığın bu perdeden kısmen geçisini anlatmam gerekiyor, makyaj masası ve önündeki puf da cabası. nasıl faydasız işler anlatamam, nasıl mimarlıktan alabildiğine uzak. kıyısından köşesinden geçmek istemediğim lüks bir hayata proje çizmek ve ancak bunun karşılığında para almak, biraz önce olduğu gibi birkaç dakikalığına oyalıyor ve bir sonraki maaş ne zaman diye düşünmeye başlıyorsun istemsiz olarak. binlerce ıtri olsa ne olacak paraların üzerinde, bu neyi değiştirecek? 

bir ay boyunca gelip modern zamanın çarmıhı olan koltuğa sırtını dayamanın, iradenle mücadele etmenin, her sabah aynı yere gelip cumartesileri erkenden kaçmaya çalıştığının bedeli bir zarfa sığıyor. sabah erkenden kalkıp da topkapı otobüs duraklarına yürümenin, karda yağmurda kucağındaki maket ıslanmasın diye üzerine kapaklanmanın, jüri sancısı çekip elinde flash diskle bir özalitçide uykusuz gözlerle "bunlar a1'e, şunlar renkliye" demenin karşılığını ofisin logosunun basılı olduğu bir zarfta alıyorsun. bir koltuktan çok daha az fiyata, milyon dolarlık projelerin milyonda biri fiyatına. 

böyle olunca da, bir sonraki ayı beklesem ne olacak? takvime baksam, nefes tutsam, gelen parayla sinemaya gidip patlamış mısır yesem ne olacak? bir şeyler değişmeyecek, her cumartesi erkenden kaçmaya çalışmak dışında mücadele etmeyeceğim. bunun içindi çünkü, bana gül bahçesi vadetmediler. 

biter mi bu hafta, bu ay, bu sene ve geride kalan yıllar panpa?

biter be panpa, patlat bi mısır daha!

Hiç yorum yok: