bilgisayar havaya uçmadan önce son yazımı yazmak istiyorum, öyle ki tuşlara bastıktan yaklaşık 17 saniye sonra kelimeler ekranda çıkıyor. yazı yazmıyorum kelime tahmin ediyorum resmen. her detayına kadar modelleme serüveni bilgisayarı allah diye bağırttığından, ne yapsam da dosyayı hafifletsem diye düşünüyorum. deri ceketleri modellemek yerine fotoğraflarını kullanacaktın evlat, aklını ve polygonunu sikeyim. ışıkları azalt, ortalığı swarovski vitrinine çevirdin. her şeyi modelleme hevesinden vazgeç yoksa ramlarin ciyaklayacak ve kasanın gözeneklerinden kan çıkacak.
ne zaman render al tuşuna bassam, ortalık birbirine giriyor. renderı durdurması bile yükünü almış ve freni patlamış bir lokomotifi durdurmaktan daha zor oluyor. bir şeyleri yanlış yaptım gibi ama dur bakalım, akşama doğru bir çözüme ulaşırım. zaten işleri göstereceğimiz işveren, salı yerine çarşamba geliyormuş yurtdışından. bu da bana omurgamı ve perspektifimi siktirmek için bir 24 saat daha kazandırdı. bitse de kurtulsam demek hiçbir işe yaramaz çünkü, şu uğraştığımın on misliyle yüzleşmek zorunda kalacağım. mağaza sonuçta bu, aptal turistler ne kadar etkilenirse işveren o kadar para kazanır. o bir sike derman olmaz deri ceketler ve kürklere ne kadar euro çıkarsa ceplerden, yeni mağazalar için o kadar fazla kaynak olur. hayvanların başı belaya daha fazla girer, ekonomi kalkınır. bu düzenin bir parçası olmak istemiyorum edebiyatı yapacak değilim, bu düzen dışında herhangi bir şey geçimi sağlamama yardımcı olmadı. aylarca evde oturdum, tuborg için fikir ve proje geliştirdim, fotoğraflar çektim ve sürecin sonunda tam anlamıyla sıfırı tükettim. şimdi bu başıma gelenlere şikayet etmek ya da dünya'yı değiştirebileceğim gibi sanrılarla mücadele etmek yerine, bu kahrolası model sahnesini nasıl hafifletebileceğimi düşünüyorum. 12 gb ramli makine bu kadar zorlanıyorsa, windows 98 yüklü eski bir laptop heralde kendini yerden yere attıktan sonra ruhunu teslim ederdi.
şimdi sanal bellek miktarını arttırmak için neler yapmam gerektiğini öğrenmem lazım, dün akşam otele götürüp yarısını yedikten sonra ofise geri getirdiğim yaprak sarmasını ve bu eksende gelişen başka bir "genç adam" hikayesini de akşama doğru yazarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder