11 Şubat 2011 Cuma

yeter


cuma öğleden sonrasına ağzımda büyüyen bir yeter ile giriyorum. kollarımı bağladım ve render alan bilgisayara bakıyorum. 1800 x 1600'lük bol ışıklı-güneşli bir sahneyi 3.5 saatte ancak alabilen ve işlemci teknolojisine sövdüren öyle uzun bir öğlen oldu ki, renderın ortasında gittim ayakkabı aldım, popeyes'ten yine kahrolası tavuklu bir menü yedim, üzerime giyecek bir şeyler bakıp birkaç şey denedikten sonra cinnetimi geçirdim, superstar bulamayacağıma emin olup nike'ta da numara olmayınca, tasarımı sade bir puma basket aldım. tam istediğim gibi tek parça tabanı ve yandan da dikişleri var. eskiyince daha da güzelleşecek ayakkabılardan. süperstar departmanında hangi tasarımcı çalışıyorsa bin türlü belasını bulsun daha ne diyeyim. bembeyaz ayakkabı yapıp da bu fikirden dolayı mayış alıyor adamlar. ulan yapın gri çizgili bir şey, kazandığımı komple adidas'a yatırayım. pembe bok gibi ayakkabılar var ama süet üzerine mantıklı gri yok. 

ayakkabıyı alıp otele gitmek, hazır gitmişken tıraş olmak, hazır tıraş olmuşken diş fırçalamak ve hazır diş fırçalamışken de döner tekme atmak epey zamanımı aldı. sıcağın üzerime hafiften geldiği bir antalya vaktinde kabaran montuma beddua edip ofise geri döndüm. döndüm ve hala bitmeyen rendera baktım. kollarımı kavuşturdum, bekledim ve daha önceden bitmiş olanları patrona göstermeye gittim. çok beğendi, güzel olduğunu söyledi ve bunu bir süreliğine askıya alıp salı gününe bir mağazaya 3d yapmak gerektiğinden bahsetti. planlarını alıp odama geri döndüm. o sırada render bitmişti, kaydederken sövdüm de öyle kapattım. yeni ayakkabılarıma baktım, bir çocuğun tebessümü gölge gibi geçti yüzümden ve yeni projeye başlamak için derin bir nefes aldım.

Hiç yorum yok: