yazılara başlamak o kadar zor oluyor ki, gerisinin geleceğini bilmesem kasayı pencereden attıktan sonra hüngür hüngür ağlayıp mimarlar odası antalya şubesine közlenmiş patlıcan yüklü kamyonetle gireceğim. önüme çıkan mimarları patlıcan salatasına katık yapacağım, birkaçını rehin aldıktan sonra da güneye inip dev bir mangalın fitilini ateşleyeceğim.
ancak saçmalayarak yazılara girebildiğimden kusuruma bakmayasın, ofise gelir gelmez yazmaya başlarsam bir problem olmuyor da, belli bir süre geçirdim mi anında keçi beynine dönüşüyorum. neyden, ne kadar bahsedeceğimi de kestiremeyip çıkıyorum. bir haftadır devam eden scrabble bağımlılığım dün itibariyle zirve yaptı. saatlerce kelime buldum ve bunları fazla puan getirecek şekilde dizmeye çalıştım. nispeten başarılıydım fakat asıl destanı, ofisten çıkıp pes oynamaya gittiğimde yaşadım. hiç yenilmeden geçen sekiz oyun. liverpool ve atletico madrid'le gelen yenilmez armada. sanıyorum ki bu bilek kolay kolay bükülmeyecek. kardeşim yeterince çıldırdığı zaman bir aşama kaydediyor ama henüz mağlubiyetin paslı tadıyla yatağımdan kalkmadım.
iki paragraf geçti ve daha açtığım başlığa gelemedim. bu, samsung cep telefonumla bir süreci anlatan fotoğrafları çektikten sonra, bunu ps'de cutout filtresinden geçirip çizgi romanlaştırmak üzerine. yataktan kalkıp ofise gelene kadar, pes oynamaktan kalkıp otele dönene kadar; cumartesi öğleden sonra işten çıkıp eve varana kadar; pazartesi sabah evden çıkıp cinnet geçirene kadar...
"iyi de bundan bize ne demeyesin" okur. pes'te senin de eline veririm; tam olur!
işte bu sabahtan küçük bir deneme:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder