bir haftadır görmediğim patron dün akşam üstü geldi, birkaç şey sipariş ettikten sonra geri gitti. kompozit cephe için ölçüleri bir mail adresine yollamamı, otel odasında birkaç değişiklik yapmamı, bayındırlık ve iskan bakanlığının sorun çıkardığını da kısa sürede eklemeyi ihmal etmedi. o şimdi şantiyede, ben ise birkaç değişikliği yapıp kendimi beklemeye aldım. hafta sonu gelse de eve gitsem, muhterem kuşumuz panpayı parmağımın ucunda tutup nat geo wild izlesem. panpa, yeterince vahşi ve yırtıcı olmadığı için o kanala asla çıkamayacak ve bunun bilincinde. beyaz ve güzel bir kafesi, sıcak bir odası ve onu çok seven bir ailesi var. eminim ki o da vahşi ormanlarda her gün ölümden dönmek istemezdi, timsahın göz bebeklerinde kendi yansımasını kısa bir süreliğine gördükten sonra paniğe kapılmayı tercih etmezdi. evde mutlu, akşamları patlamış mısırla oyalanıyor. uçma konusunda tereddütleri var, durmayı tercih ediyor.
fakat daha bugün salı ve ev hayallerini biraz ötelemem gerekiyor. futbol, bu haftayı bitirmeme epey yardımcı olacak. bugün ve yarın şampiyonlar ligi, perşembe avrupa ligi ve cuma da gassaray-fener maçı. perşembe günü liverpool maçı olması ise şaşırtıcı derecede sevindirici, öncesinde manchester city maçının da yayınlanması ise hayrete sürükleyecek kadar tuhaf. genelde insanın hevesini kursağında bırakan bir yayıncılık anlayışının domine ettiği bir ülkede ve zamanda yaşıyoruz. paranla bile rezil oluyorsun.
öğlen arası olması nedeniyle mavi önlüklü çocuklar yandaki parkı işgal etti ve bağırarak oyun oynamaya başladı. onları bazen seviyor bazen de yok etmek istiyorum. bu tamamen benim ruh halimle alakalı, tüm çevresel faktörlerin değeri benim bakış açıma göre değişiyor. bir gün tüm dünya'yı severken diğer gün ne yazık ki "kainatı yok et" butonu arıyorum. şimdi ise çocukların çığlıklarını duymamak için judas priest dinliyorum, all guns blazing adlı mehter marşında kendimi zor tutmak dışında bir sıkıntım yok. resmen pencereden atlamak ve elektrikli bisikletlerin peşinden koşmak istiyorum söz konusu şarkıda. bir yandan da sonisphere festivali programını merak ediyorum. bir terslik olmazsa kardeşimle gideceğim, metallica'yı görmesini isterdim ama olmadı. hem haziranı beklemek için güzel bir sebebimiz olur. nisana dair pek bir numara yok, el clasico çekilişini kazansaydım ispanya'ya gidecektim fakat her zamanki gibi olmadı.
otel odasının modeli, gelişen teknoloji desteğinde fena olmadı. wireframe'ini görebildiğimiz bir şeyin render edildikten sonraki hali hoşuma gidiyor, ne demek istediğim hakkında bir fikrin yoksa, o mouse'u yavaşça yere bırak ve en yakın merkezden bir kahve aldıktan sonra geriye yaslan. soldaki wireframe'i, sağdaki ise render edildikten sonraki hali. ışıklar, malzeme ve renkler ha? bunları yapmak için mimar olmak gerekmezdi ama yine de mimar olduğum için mutlu ve kararlıyım; bu hafta içinde yaşamak istediğim bir mekan tasarlayacağım. fazla tembellik ve üşengeçlik yapıyorum. bu hiç iyi değil esteban, hem de 21. yüzyılda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder