biraz daha iyiyim.
acı, yüzeyde dolaşmak yerine içimde bir noktaya yerleşti, kendisini sabitledi ve kara kuru bir şeye dönüştü fakat bunu silip atmak yerine, bununla yaşamaya çalışmam gerektiğini kabul ettiğimden beri biraz daha iyiyim. yerdeniz büyücüsü'nü bir kez daha okuduğum ve bir sürü cevap bulduğum, ged'de kendimi gördüğüm ve yalnız olmadığımı anladığım için; hayatımın çeşitli dönemlerinde bulunmuş fakat sonra benim iletişim problemimden dolayı kopup gitmiş insanlarla tekrar konuşmaya, eski günlerden bahsetmeye ve yakın bir zamanda görüşmeye karar verdiğimiz için daha huzurluyum. bu acıyla yaşamaya ve ölmeye hazırım; hepimiz aynı anda hem ölüyor hem de yaşıyoruz zaten; schrödinger'in kedisinden tek farkımız belki de patilerimizin olmaması. her şey birbirine dönüşürken yerdeniz büyücüsü yine devreye giriyor:
Only in silence the word,
only in dark the light,
only in dying life:
bright the hawk’s flight on the empty sky.
hayat bir şekilde devam ediyor, ne kadar yaşarsan yaşa bir "an"dan fazlasına sığmıyorsun. sonsuzun bir fazlası yine sonsuzsa, yaşam da ne kadar yıldır dünya üzerinde olduğuna bağlı kalmaksızın sadece bir andır. bu anı, nasıl doldurduğun ve istediklerini ne kadar tanımlayıp bunları gerçekleştirdiğin önemlidir. yirmi dört yaşında ve hayatta en fazla istediğin şey olan yamaha fazer'in üzerinde tamamlanan bir ruh, atmış yaşında olup da hiçbir istediğini elde edememiş bir başkasından çok daha yücedir. çağlar da bunun yüceliğiyle kanat çırpıyordur belki isimsiz denizlerin üzerinde, bunu bilemem. ölümden sonrası hakkında en ufak bir fikrim yok ama öğreneceğim; dünden daha yakın yarından ise biraz uzağım bu bilinmeyen ülkeye. paniğe kapılmıyorum, acele etmiyorum, ayakta duruyorum. güzel günlerimizi, benim için besteleyip şu anda kullandığım telefonuna kaydettiği mies adlı şarkısını (sözlerini gürcan yurt'un söylesene kanka adlı şiirinden almış), godfather'in efsanevi solosunu evdeki imkanlarla gayet de güzel çalmasını, benim için bıraktığı izleri düşünüyorum. güzel bir insana dönüşmüş ve çevresindekilere de bunu yansıtmıştı. bunun keşkesi yok, motoru almasa belki başkasının motoruyla bir başkasına çarpacak ve katil olarak gidecekti; ikinci bir şans istemenin de bir manası yok; kullandığımız belki de ikinci şansımızdı. isyan etmiyorum, öfkeli değilim, çağlar'a çarpıp kaçan ve bir sürü suçtan sabıkalı herifin kafasını da kılıçla uçurma isteğim yok. bunun adil olmadığını falan da aklıma getirmiyorum, yüzüklerin efendisi'nde ne demişti hatırlarsın:
"many that live deserve death, and some that die deserve life. can you give it to them? then do not be to eager to deal out death in judgement. for even the very wise cannot see all ends"
bana güç veren kitaplar, insanlar, şarkılar ve geçmişi hatırlayabilme yetim oluyor; işaretleri yakalamaya çalışıyorum. doğru yorumlamanın ve biraz üstten, bir atmacanın yeryüzüne baktığı yükseklikten her şeye bakmanın peşindeyim.
herkese teşekkürler, etki alanının bu kadar geniş olduğunu bilmiyordum.
7 yorum:
merhaba mies reyis,
"the catcher in the rye" kitabını okudun mu?
evet okudum, hatta birkaç dakika önce sözlükteki başlığına bile bakmıştım. alıntılar vardı.
biz ne diyeceğimizi bilemezken, senin "biraz daha iyi" olduğunu duymak güzel...
tekrar yazmana o kadar çok sevindim ki, hoşçakaldan beri hergün bakıyorum.
aynı insan olamayacaksın ama iyi ol. seni tanımadan tanıyan, merak eden bir sürü insan var unutma:)
evet iyi olmaya gayret edeceğim, yazmak da bu gayrete katkı sağladı bugün. düşüncelerimi yazıya serdiğim zaman ne var ne yok görebiliyorum, berraklaşıyor sanki her şey. tekrardan teşekkürler.
Sana birkaç ay önce, "biraz daha ölme adam." demiştim. Deniyorum demiştin. Biraz daha dene, adam.
evet hatırlıyorum, ölmemeye gayret ediyorum. yaşamakla daha fazla yükümlüyüm artık. başka bir arzunuz?
Yorum Gönder