bir seneden fazla bir süredir zinhar değişmeyen blogun tasarımı, cumartesi işe geldiğim için üzerime gelen kara duvarların etkisiyle fazla boğucu geldi. ahşap deseninden arka fon, griler ve siyahlar derken bir baktım ki, kalbim sıkışıyor. renkleri açalım kaptan dedim ve biraz uğraşla sanki eskisinden de iyi oldu. dalın üzerindeki kırmızıyı değiştirip değiştirmemek konusunda kararsızım, belki yüzlerce kırmızı fotoğrafının uyum içerisinde bir mozaiği olur. belki de vesikalık fotoğrafımı koyarım. rölöveler sarmış dört bir yanımı, baktığım her yerde ölçün duruyor geldi aklıma lan şimdi; altın seri diye kafayı yemiş mimar albümleri mi çıkarsam acaba.
o kadar boşa harcıyorum ki cumartesi öğleden öncelerimi, patron kısa bir süre beni izlese bir daha gelme lan diyecek. ne yapayım sermayenin köpeği mi olayım, başkası villada billurlarını serip havuza girenleri seyretsin diye omurgamı mı feda edeyim? zerresine inanmıyorum ve tüm samimiyetimle bu işi sadece para için yaptığımı söylüyorum. idealist değilim artık, umrumda bile değil. içimde yükselen sıkıntıyla blogun rengini açıyorum, saçlarım uzun olsaydı gider koyu kestaneye boyatırdım. saçlar kısa ve cinsiyet de erkek olunca, görünüşten kastım sadece blog oluyor. baktım yine beğenmedim tasarımı, kına yakarım banner diye. giren iğrenir, midesi bulandıktan sonra klavyesine, klavyesi yoksa da dokunmatik ekranına kusar artık. kaydı yayınladıktan sonra gerisi umrumda olmuyor.
hayır, şu saatte uyuyanlar ya da gazete okuyup kahvaltı yapanlar var. demek ki çok şart değil bu cumartesi çalışmak, bir manyağın teki çıkarmış zamanında, o zamandan beri içimde yükselen nefreti "sakin ol şampiyon" fısıltılarıyla yatıştırmaya, rengini açabileceğim bir şey varsa açmaya çalışıyorum. soğan kabuğu mu ne vardı bir de, tonu güzel.
1 yorum:
yürü malkoçoğlu!!!
3 haftalık mesaimdeyim bu kadar gaza gelmedim. bu arayüzde biraz daha uğraş adam olur bence.
olsun.
saçma sapan bir yorum oldu ama sadece yürü malkoçoğlu yazmak ayıp gibi geldi. hayde rast-gele.
Yorum Gönder