25 Eylül 2024 Çarşamba

masumiyetin altın çağı

 20 sene önce, internet bağlantısı olmayan bilgisayarıma kaydettiğim günlüklerin bir kısmını buldum. genç mies, parasız ve bitik bir öğrenciyken loto oynamış. hayalleri gerçekten onun vizyonsuz bir karabaş olduğunu göstermekte. para çıkarsa tatlı yiyecekmiş. ulan ben normalde de tatlı yemem ki, ne düşünüyordum acaba o zamanlar? artık param var, öğlen gidip tatlı ısmarlayacağım kendime. işte 20 sene öncesi...


dün kontrolü biraz da zorunlu olarak kaybettim ve 50 ytl harcadım. kendimi bu yüzden aşırı suçluyorum ama 20 ytl ile 1 hafta geçinerek bunu dengeleyebilirim. küçük bi hesap yaparsak eğer:

 3 kahvaltı, 3,5 akşam yemeği, 3,5 sayısal=10

 bir tane çok karizmatik pulp fiction t-shirt=10

5 klan’da tavlada yenildim, 10 gece hamburger filan yedik. yaklaşık 15 de biraya verdim. onur’da para yoktu. ben de aç gezindiğim günlerin acısını çıkarttım ve canım ne istiyorsa aldım. bundan sonra böyle kontrolsuz çıkış olmaz tabii. ayrıca şu an trilyoner bile olabilirim. büyük ikramiye 3 trilyondu. düşünsene şu anda çıkmış olduğunu ama çıksaydı hissederdim. neyse çıkmış olduğunu görsem hemen sakin olmaya çalışırdım ve kontrol ederdim defalarca sonra hemen babamı arardım ve tüm servetimi ona bırakırdım. sonra geçer juri için ders çalışmaya makete falan başlardım. sonra bir tane porsche chayenne jeep almanın ama daha önceden de ehliyet almanın hayalini kurardım. harika olurdu. beşiktaş civarından çok harika bir stüdyo daire alırdım ve içini yuvarlak köşeli rahat mobilyalarla donatır dvd duvarı yapardım. beyaz ve mavinin tonları olurdu evimde. çok güzel yerlerden yemekler yerdim. tatlı yerdim. alkol almaz ayran içerdim. jordan ayakkabı alırdım. d-slr foto makinesi alırdım. eve tek başıma çıkardım sanırım. çağlar, özel bir üniversitede konservatuar okurdu istanbul’a gelip. bizimkiler de gelirdi belki ama bu bunalımlı şehirde oturmak istemezlerdi sanırım. belki de durusu villalarından bir tane alırdık. harika olurduk ama babamın canı sıkılırdı o zaman. kocaman bir televizyon alırdım. okulu bırakmazdım ama hemen bitirmek için kasmazdım.

neyse bu kadar salakça hayal kurmak zaman kaybı. birazdan arkadaşıma gideceğim. salı jurisi için daha hiçbir çaba göstermedim. zaten hep böyle oluyor. hafta sonu malak gibi yatıyorum. bu gece bir tane plan falan çizerim sanırım .görünüşlere geçebilirim ama asıl önemli olan bu arazi paftaları ve maketler. 2 tane öneriyi neremden çıkartacağım ben ya? hocamız bizi çok rahat bıraktığı için daha kaplumbağa gibi ilerliyoruz. ben her ders başka planla gidiyorum mesela. dolayısıyla yerimde sayıyorum.

bu arada beni anlamsız yere haddinden fazla duygulandıran şarkıyı, it’s a  sin’i dinliyorum. kaybolan bir şeyleri hatırlatıyor ve üzülüyorum. sanki gençlik yıllarımda içimde kalan her şey için bir şarkı bu. tarif etmem zor.

bugünlük bu kadar olsun kendimi çok iyi hissetmiyorum. dün taksim’e çıkınca, kendimi okul ve yurda ne kadar hapsettiğimi anladım. hayat taksim’deydi. her yerdeydi. bir punkın converse’indeydi. ayrıca istiklal’de caddenin ortasında bi converse gördüm. bağımsız. öteki teki yok. siyah ve çok eskiydi, çektiğim en iyi 10 fotoğraftan biri oldu.

ayrıca her haftasonu istiklal’e gitmeyi bütçem kaldırabilir mi bilmiyorum ama yurt  bazen çok bunaltıyor. kız arkadaşları olan benden çirkin adamlar istiklal’de hayatlarını yaşıyor. ben ise dağınık odamda bi şeyler için debeleniyorum…  hayat sanırım herkese adil değil.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

2010 ve 2011 in icinde dolanan bir okurun olarak 6 yıl daha öncesi gercekten çok masum geldi.

Mahir K. dedi ki...

Seni bulmak güzel.