19 Eylül 2024 Perşembe

ada berberi

yemeğimi yedikten sonra eve gidip uzanmak yerine işyerine geri döndüm, kimseler ortalıkta yokken yaklaşık yirmi dakikalık bir boşluğum var. deneysel bir hikaye uydurursam nasıl bir şey olurdu onu görmek istiyorum. başlayalım. başlangıç saati 13:10

berber dükkanı, hiçbir binanın altında, ortasında ya da yanında değildi. bir arazinin ortasına bir yere kondurulmuş bir ada gibiydi. etrafı karalarla çevrili bir barakada, yaşlı bir berber ve sadece son tıraşları için gelmiş tek seferlik müdavimleri vardı. diğer günü görecek olanlar gelmezdi bu berbere, sadece adı belediyenin hoparlöründen aynı sabah okunanlar hiç telaşa kapılmadan evlerinden çıkar, daha önce defalarca yürüdükleri yolu son kez yürürlerdi. ölümleri kesinleştiğinden, itiraz hakları yoktu. akrabaları ve arkadaşları bunu çoktan öğrendiğinden, henüz duymamış olanlara bile duyururlardı.

en son, ölenin kendisinin haberi olurdu öldüğünden. ortalığı velveleye vermeden ada berberinin yolunu tutar, sıra beklemeden koltuğuna oturur ve aynada kendisine son kez bakardı. berberden çıkıp yolun sonundaki eski rum evinin köşesinden dönenleri bir daha gören ve merak eden olmazdı. herkes berberi ve köşeden sonrasını bilirdi. babaları, dedeleri, çocukları ve kardeşleri o berberde tıraş olanlar sadece sıranın kendilerine ne zaman geleceğini bilemezdi. 

demir duvarlı berber dükkanı o kadar çok insanı uğurlamıştı ki, yaşlı berber herkesten bir vesikalık alsa duvarlar dolup taşar ve aynaya yer kalmazdı. küçük bir kasabaydı ama insanlar ne doğmaya ne de ölmeye bir gün olsun ara vermiyordu. kendisi de bıkmıştı ama yeni çırak yetişmiyordu artık, kimse son tıraşı yapacak berberin yerine geçmek ve insanları uğurlamak istemiyordu. kasabanın yeni reisine bu durumu açıklamak istemiş ve dükkanın camına "bugün gelmeyeceğim" yazdıktan sonra da makama çıkmıştı. yeni reis gençti, heyecanlıydı ama neyi ne kadar yapacağını bilmiyordu. teşkilatın dolduruşa getirmesiyle adaylığını koymuş ve insanların gençliğe olan özleminin rüzgarıyla da seçimi kazanmıştı. partisinin bayrağında beyaz at var diye de, mazbatasını almaya beyaz atla gitmişti.

beyaz atın ve gençliğin yeli birkaç hafta sonra dinmiş, yeni reis kördüğümle boğuşan bir kediye dönüşmüştü. yaşlı berberi dinledi, dükkanı mühürlesek ve bir süre anons yapmasak acaba kimse ölmez mi diye aklından geçirdi fakat ölümün önünde kim durabilmişti ki? kral gılgamış bile bunu başaramazken demokrat partiden yeni reis de kim oluyordu? yine de şansını denemek istedi, yaşlı berbere evine gidip dinlenmesini söyledi. zabıtadan dört kişiyi, yanlarında mühürleri, küçük tüpleri ve mührü eritmek için kullanacakları cezveyle berber dükkanına yolladı.

zabıta amiri, allah'ın emrine karşı çıktıklarını söylese de yeni reisi karşısına almak istemedi. mührü eritip berber dükkanının kapısına döktüler, tutanağın bir nüshasını da ibret-i alem olsun diye kapıya astılar. o gün ve diğer gün gerçekten de kimse ölmedi. yeni reis haklı çıkmıştı, anonsu kesip berberi de mühürleyince ölüm kasırgası dinmişti. yürüyerek berberin yaşadığı iki katlı rum evine gitti. kapı aralıktı, üst kattan belli belirsiz bir müzik sesi geliyordu. cumbadan giren rüzgar evin yüksek tavanlarında şöyle bir dolaştıktan sonra da sokak kapısından dışarı çıkıyordu.

yeni reis, yaşlı berberi koltuğunda buldu. öleli çok olmamıştı. son tıraşını olamadan, kirli bir sakalla ve kimseye adını duyuramadan göçüp gitmişti. ertesi gün adı anons edildi, mühür ise reisin başkanlık yaptığı üç dönem boyunca kapıda  kaldı. 




Hiç yorum yok: