5 Mayıs 2025 Pazartesi

mayısta ölmek zor

henüz bitmiş bir inşaatın bahçesinde, dünkü yağmurla birkaç parmak ancak dolmuş havuzun başında inşaattan sorumlu her kimse onu bekliyordum. yolda olduğunu ve en fazla beş dakika içinde geleceğini söylemişti ve ikimiz de beş dakika içinde gelmeyeceğini biliyorduk. yalanlar o kadar çok söylenmişti ki artık hangi yalan ne için kullanılmıştı, onu bile unutmuştuk. binalar ise sığınaklarına varana dek bitmişti. nükleer bir savaşta apartmanın altındaki çift duvarlı sığınaklarda hayatta kalacak ve türümüzün devamını sağlayacaktık. kara bulutlar dağılana kadar sıva ve beton kokulu mahzenlerde, asansörde karşılaştığımızda bile canımızın sıkıldığı komşularımızla birbirimizi öldürmeden yaşayacaktık.

ucuz fayans döşeli ve inşaat artıklarıyla kirli havuza bakarken bir strafor parçası dikkatimi çekti. kaptanı ölmüş bir tekne gibi sürükleniyordu fakat görebildiğim kadarıyla kaptanı güvertedeydi. rüzgar estikçe, o küçük beyaz ada, tek sakiniyle elli metrekarelik bir havuzun dibinde dolanıyordu. kaptan quattro ise kaderine boyun eğmiş gibi hareketsizdi. kurtulmaya çalıştıkça parlak fayanslardan kaymış ve tekrar zemine kavuşmuştu. artık kurtulacağına inanmadığından, debelenmeyi de bırakmıştı. vazgeçmişti kaptan, sonunu başından görmüştü. bir süre sonra besin bulamayacak ve güneşin altında, boş bir yüzme havuzunda karnını havaya dikerek ölürken de atalarının hiçbirisinin daha iskan bile almamış bir sitenin gıcır gıcır fayanslarının arasında şatafat içinde ölmediğini aklına getirecekti.

havuzun kenarında dikilip kaptan quattro'yu kurtarmaya karar verdim. onun son günü bugün olmayacaktı, mayısta ölmeye gerek yoktu. çiçeklerin arasında dolaşıp dağlara koşabilir, kekik fışkıran yamaçlarda yerçekimine meydan okuyabilirdi. benim orada olmamın benim için pek olmasa da bir anlamı vardı. tutunmasını sağlayacak bir şeyler bulmalıydım. olympos dağından onun için inmiş bir kurtarıcıydım. etrafta dolaşıp bir şeyler aradım, inşaat ipi olmazdı. harika bir kalas buldum. iki metre uzunluğundaydı ve yüzeyi pürüzlüydü. kaptan, ayaklarındaki minik vantuzlarla rahatlıkla havuzun dışına çıkabilirdi. kalası havuza şık bir eğimle uzatıp sabitledim. kurtulmak isteyen rahatlıkla kurtulabilir, eğer havuzunu özlerse geri de dönebilirdi. hayat ile ölüm arasında, kader ile irade arasında bir köprüydü kalas. ne isterse onu yapacaktı artık, başına gelenler için kimseyi suçlamasına gerek kalmayacaktı.

inşaatın sorumlusu yirmi dakika sonra geldi, yalan söylemekten neredeyse ağzıyla burnu yer değiştirmişti. binaları dolaştık, ufak tefek eksiklerini söyledim. yarın yapacağız dedi. yalan adamın ağzında öyle yuva yapmıştı ki, zevk olsun diye buna devam ediyordu. attığı her adımı yeni bir yalanla örüyor ve kendi patikasını çiziyordu. inşaat teknikeri bir büyücüydü ve kelimeleri çok iyi kullanıyordu. ona saygı duymakla, sığınağın pürüzlü duvarlarına kafasını sürtmek arasında biraz kararsız kaldım. inşaat denetimini bitirip havuzun yanına yürürken, kalasın üst kısmında bir kıpırtı gördüm. iyice yaklaştım ve kaptan quattro ile göz göze geldim, havuzun dibindeki mutlak ölümden kurtulmuştu. artık boş bir yüzme havuzunun dibine düşmediği sürece tüm dünya onundu. limandaki bir tekneye sızıp tüm dünyayı dolaşabilir ya da antik bir kentin kralı olup hanedanlığını orada binlerce yıl devam ettirebilirdi. seçenekler, bir çingenenin altın dişleri gibi ışıldıyordu ve o da bunun farkındaydı. 

ben arabaya atlayıp ofise geri döndüm, belki de en şanslı gününü yaşayan kertenkele ise dağlara doğru giden arazide gözden kayboldu.


Hiç yorum yok: