26 Ağustos 2010 Perşembe

neden blog?

sürekli soru sorup onları cevaplamak niyetinde değilim, neden sözlükten ziyade bir süredir blog tasarımı ve fikirleriyle uğraştığımı da bilmiyorum. belki biraz formatın dışına çıkmak, belki sadece kendimden bahsettiğim bir serüveni kendime ait bir alandan duyurmaya çalışmak, belki de düğün videoları yükleyebileceğim kadar sınırsızlaşmak. çünkü son iki saattir kuzenlerimden birisinin düğün videosunu zorla izliyorum ve bu rezilliği herkesin görmesini istiyorum. o bitmek bilmeyen org soloları, eşinin etrafında çiftetelli (doublestring) oynayarak akıl almaya çalışan tropik kuşlar ve kahrolası katlı düğün pastası. on üç katlıydı ve on katını yiyebildiler, son üç katı kiraya verseydiniz dedim, gülmediler. düğün pastasını kesecek bıçağı damada parayla satmaya çalışan simsar kısmında, müsaade isteyip odadan kaçtım. bu rezil antalya sıcağında klimalı olan tek odadan kaçıp, kendimi cehennemin holü gibi duran holümüze bıraktım. sonrası bilgisayarım, sonrası sevgili blogum.


bu ikinci yazım olmasına rağmen şimdiden bir bağlılık, bir sahiplenme ki anlatılacak gibi değil. küçük bir kulübe gibi sanki, başımı sokacak bir yerim oldu internet alemlerinde. öncesinde hep başka sitelere misafirliğe giderdim. gerçi ekşi de evim gibi oldu senelerdir ama blog başkaymış, cayır cayırmış. tek yapmam gereken, şu kahrolası gadgetların ne demek olduğunu ve nereye koymam gerektiğini bilmek. daha kimseye blog adresini söylemeden (bazı kahinler bu adresi kimseye söylemeyeceğimi ve sonsuza kadar kendime yazacağımı iddia ediyor) anket bile yaptım. benim tercihim öncelikle kırmızı tuborg'tur, sonrasında tuborg fıçı kutu gelir.

allah allah diye geçer genç osman deyip duruyorum bu aralar, belli bir gerçekliğe bağlı değilim. alternatif gerçekler yaratıp onlardan da sıkılabilecek kadar realizmden nefret ediyorum, hayal kurarken geçiyor ömrüm. hayal kurarken bitiyor param ve günlerim. şiirsel bir tandans yakaladığım an tedirgin oluyorum, çünkü ben bu aralar otostopçunun galaksi rehberini okuyorum.


soru başlığa cevap entry yazmak bile güzelmiş, kuralsızlık ve at koşturmak. acaba blogun sonsuz özgürlüğü beni pek sevdiğim sözlükten uzaklaştıracak mı? yoksa, blogla büllügle olmaz hacı deyip gri ekrana geri mi döneceğim? soru işaretleri buralarda kalsın, zaman bize tüm cevapları söyleyecek.

- abi iyi de neden blog?
- hele estebanıma. çünkü esteban! sadece çünkü.

fotoğraf yükleme olayını ayrı sevdim, yazının içine yedirebiliyorum. diğer türlü rastgele harfli bir link sıkışıtırıyordum entrynin sonuna, vicdanı olanlar tıklıyordu sadece. sadece yazmak istiyorum, iyi ya da kötü umrumda değil. en beğenilenler ya da zamanın ötesi de keza. istatistikler de cehenneme gidiyor bu güzel blogla.


sadece ben ve kuzenlerimin düğün videosu olacak, belki de sünnet ha? lanet olsun dostum, şimdilik sadece yaz ve akışına bırak. yüz tane yazı yazdıktan sonra da, sözlüğün bir köşesine eklersin.

1 yorum:

zamka dedi ki...

twit iyiydi ya hızlıydı, artık devir rolanti de, hatta neredeyse stop etmek üzere. bu arada buraya yorum yazarken robot olmadığımı kanıtlamam çok zor oluyor