29 Eylül 2010 Çarşamba

korku

sadece yıldızların çok az aydınlattığı oldukça karanlık bir yolun başlangıcındaydık, ağaçlar üzerimize doğru eğiliyordu. denizden esen hafif bir rüzgar, yaprakların arasından geçerken belli belirsiz bir ses çıkarıyordu. yaklaşık iki kilometrelik bir yolumuz vardı, sonra ana yola varacak ve bizi eve götürecek otobüsü bekleyecektik. dallar o kadar sıktı ki, yıldızların ışığı bile bazen yola ulaşmıyordu. uzakta köpekler durmaksızın havlıyordu.

attığımız her adımda biraz daha kararıyor biraz daha uzuyordu sanki yol. biraz daha köpeklere doğru yaklaşıyorduk, sakin olduğumuz sürece bir sorun olacağını zannetmiyordum. kara bir köpek, yolun yarısında karşımıza çıktı. sürekli havlıyor fakat saldıracakmış gibi gözükmüyordu. belki de kendi alanını korumaktan başka bir amacı yoktu. biraz zorlu da olsa, köpeğin bölgesini sakin kalarak geçtik. korku, içimizde yeşeren arsız bir fidan gibiydi ve yükseldiğini hissedebiliyordum. yola devam ettik, karanlığa kalmıştık bir kere. phaselis'te geçen güzel bir gün, nekropolün yanından başlayan karanlık yol ile tedirgin edici bir hal almıştı.

köpek sesleri azalınca ve ana yoldan geçen araçların sesini duyunca biraz rahatladık, fakat o sırada hemen sol arkamızdaki bir çalıdan hışırtılar gelmeye başladı. milli park sınırları içerisindeydik, göz gözü görmüyordu. kafamı çevirip oraya bakamadım bile. adımlarımız sessizdi, sadece hışırtı bizi takip ediyordu. içimdeki korku fidan olmaktan çoktan çıkmıştı, dalları birazdan ağzımdan fışkıracak gibiydi. ellerim buz gibi olmuştu, çalının içinden sürünerek bizimle birlikte ilerleyen şeyin ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. yolun bitmesine çok kalmamıştı ama her bir adımımız saatler sürüyordu sanki. o hışırtı kafamın içinde yankılanıyordu, nefes almak bile ağır geliyordu. paniğe kapılmamamız gerekiyordu, çalının içinde ne olursa olsun dikkatini çekmemeliydik.

adımlarımız hafiften hızlandı, biz yola yaklaştıkça ses kesilir gibi oldu. belki de üç adım gerimizde bizi takip etmeye devam ediyordu, gözlerime en koyusundan perde inmiş gibiydi. arkaya dönemezdim, varmak üzereydik.

arabaların sesleri yaklaştı, hayatımda duyduğum en güzel seslerden biriydi. medeniyetin tekerlekli heykelleri bizi bekliyordu, alıp eve götüreceklerdi. güvenli dört duvarımıza geri dönüp kapımızı kilitleyecektik. sonunda ana yolun kenarına çıktığımızda geriye dönüp bakma cesaretini ancak o zaman bulabildik. kara delikten çıkmış iki uzay gezgini gibiydik, ışığın bile kaçamayacağı bir yoldan sağ salim çıkmayı başarmıştık. orman, içinde saklı kalanlarla geride kalmıştı. 

biraz bekledikten sonra ilk otobüs geldi, sevgilimi yolcu edip yolun karşısına geçtim. ay çıkmamıştı ve samanyolu galaksisi hemen üzerimde uzanıyordu. işaret levhasının önüne geçip beni eve götürecek bir otobüs beklemeye başladım, başka arabalar ve onların içindeki insanları gördüğüm için mutluydum. yarım saat bekledikten sonra benim otobüsüm de geldi. otomatik kapı açılınca hemen ilk koltuğa oturdum. güvendeydim, metal kutu, beni eve götürüyordu. çift kilitli çelik bir kapımız vardı, ormanın vahşiliği ve bilinmezliğini televizyondan izleyebilirdim.

sonunda eve vardım, ürpertim tam olarak geçmemişti. her şey normal seyrindeydi; annem dizi izliyor, kardeşim gitar çalıyor, babam ise dizilere katlanamadığından balkonda oturuyordu. uslu bir çocuk gibi koltuğa oturdum, diziler ormanlardan daha güvenliydi. sonu seneler öncesinden bilinen filmler, bir adım sonra başıma ne geleceğini bilmediğim karanlık bir yoldan daha az tehlikeliydi. evin dış kapısını ben kilitledim, dört duvar arasında olmaya hiç bu kadar sevinmemiştim.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Fiuuu, o neydi öyle beh!?
Sanırım bu size, evrenin bir işareti. Hani yollar, yolculuk, doğa, deniz, dağ, bayır.. konusunda anlata anlata herkesleri deli gibi özendirmeniz ters tepki yapmış olacak evrende. Dört duvara kapatmış, baksanıza :)))

O heyvanat da, domuzdur muhtemelen. Dağlarda rastlamak normaldir. Bir defasında bir domuz sürüsüyle karşılaşmıştık bir yürüyüş esnasında. Oradan biliyorum. Unutmayınız ki, insan EN tehlikeli hayvandır ve bunu hayvanlar da bilir (bir sonraki meaaceralar için, cesaret vermek adına, ufacık tüyo)

Lovez

mies dedi ki...

bu bir mesajdı evet, yola çıkmak istiyorsan bedelini de ödeyeceksin konulu iki kilometrelik kısa bir filmdi. üzerine düşünmek lazım, insanlardan ziyade önce kendimi özendirmeye çalışıyorum bu konuda. kastım kendime, diğerleri çalışmaya devam edebilir :)