17 Eylül 2010 Cuma

günlerin hızı

akşam yedi oldu mu, sabah on gibi başlayan gün benim için bitiyor. günün geri kalan kısmı sersem gibi bir yerde oturmakla, balkondan aşağı tükürmekle, hayaletlere bakmakla ve hepsinden beteri televizyonla geçiyor. çünkü, zaten gün boyu bilgisayarın karşısında olduğum için akşam bu seriyi devam ettiremiyorum. boynumun kopmasından ve gözlerimin düşmesinden endişeleniyorlar. ben de kimseye endişe vermemek için bilgisayar başından uzaklaşıyorum. genel olarak laf dinliyorum, ev hayvanı gibi davranıyorum. yat diyorlar, yatıyorum.

böyle olunca da günler hızla geçiyor; gözlerimi bir açıyorum ki eylülün yarısı geride kalmış, benden sonraki dönem askerden dönmüş, öğrenciler yaz tatilinin son hafta sonuna girmiş. oysa eylül'ün ilk günü sanki dün gibi, ağustos'u bıçak gibi kesen serinlik gelmişti birdenbire. ayları ve günleri insan uydurması zannederken, yeni mevsimin başlangıcı şanına yaraşır şekilde olmuştu. böyle böyle, ömrüm de geçecek ve iyi ihtimalle elli sene sonra buralarda olmayacağım. günlerimi ağzına kadar doldurmanın ya da başarı timsali olmamın hiçbir önemi olmayacak, hayatımın özeti çok nefis şekilde sayılara indirgenecek bir mezar taşında. 1983 - ?

arada ne yaptığının pek önemi yok, genel olarak yaşadın. canının ne kadar sıkıldığı, neler yapmak istediğin, yapamadıkların, içinde kalanlar; hepsi anlamsız istatistik. tek doğruyu sayılar gösteriyor, ne zaman doğdun - ne zaman öldün. sayılar, kelimeleri eziyor sanırım.

sosyal paylaşım üzerine bir şeyler demek istiyordum, ondan önce de dinlediğim bir şarkının bendeki yansıması üzerine yazıya başladım. hepsinden önce koridor fotoğrafları yüklemeye karar vermiştim. teknolojik ürün incelemesi de yapabilirdim oysa. bütün bu karmaşada hangi birisini yapmaya karar vermeye çalışmak bile zaten hızlı geçen günümü daha da hızlandırdı ve bir saatim kaldı. ara sıra dizilere başlarsam, akşamlarımın anlamlı geçeceğini düşünüyorum. televizyona bakıyorum, bakıyorum, reklamlar girse bile bakmaya devam ediyorum. kısa bir süre sonra, ne anlattıklarından zerre haberim olmuyor. balkona çıkıyorum, yoldan geçen hayaletlerin normal insandan çok daha fazla olduğu bir ilçe burası ya da istanbul'dan sonra bana öyle geliyor. terk edilmiş gibi, dışarı da pek çıkmak istemiyorum.

çarşıya gittiğim zaman aklımda olan tek düşünce bir an önce eve dönmek oluyor, saçma bir asosyale dönüşüyorum. asker arkadaşlarımı düşünüyorum ara sıra, askerden döndükten sonra hiçbirisiyle görüşmediğim ve bundan sonra da görüşmeyeceğim güzel insanları. sanki askerliğin bitişiyle birlikte ölmüş gibiler, onları özlüyorum ama elimden bir şey gelmiyor. birlikte epey gülmüş ve küfretmiştik, birbirimizi kollamıştık tsk'ya karşı. günler geçtikçe daha az inanıyorum sanki, bilmediğim bir yerde yüzüyormuşum gibi; ayaklarım yere basmıyor. aklım da havada değil ama. öyle saçma bir noktadayım, akşam yedi olunca günüm bitiyor.

bir türlü birbiriyle bağlantılı paragraflar bile yazamıyorum, bir ara hikaye falan denerdim "genç adam"la başlayan. genç adam yine ben olurdum, her ne kadar ne halt ettiğim konusunda net bir fikrim olmasa da yine de en çok kendimi tanıyorum. bildiği sorudan başlayan temkinli öğrenci gibiyim.

en azından okulum yok, yaz tatilinin son pazar akşamının iki gün sonra olması bile canıma kast ederdi şimdiden. şimdi hiçbir başlangıcım yok, bir şeylerin sonuna varmış da değilim. beklemedeyim.



7 yorum:

Yabancı dedi ki...

araftasın müdür. bi iş bulunca, bir eş bulursun sonrasında motor taksitleri, küçük estebanın maceraları derken bi bakmışsın emekliliğe gün sayıyorsun lana daha motorla çöl geçecektim demişsin. iyidir araf ama herkese göre değil. çok fazla kalan pek sağlam kalır ama insanları ürkütüyor mudur nedir girdikleri gibi çıkmak, sabah işe gidecek bi amaç isterler. inanç isterler akşamları kafalarına sıkmamak için. sen tuborgu bulmuşun kimbilir kimler ne bulmuştur

otomatik alice dedi ki...

giri fonun arkasındaki siyahlığı geçirgen bir hale getir en arkadaki fonu biraz daha hissedelim. öndeki griyi biraz daha koyultabilirsin yazı rengin iyi bence. eğerki siyah fonun saydam olmasını sağlayamıyorsan bari arkadaki resmi siyah fona çevir çok fazla üst üste şey var yakın renkler ama birbirlerini çoğaltıyorlar.zıtlıkları üst üste kullanmak yerine geçişliliği dene. fotoğraflarında daha net duracaktır;) nacizane

mies dedi ki...

tasarıma dair bu yaklaşımları gerçekleştirmeye çalışacağım evet, gayet güzel fikirler.

otomatik alice dedi ki...

daha iyi olmuş, tebrikler ;)

turkuaz dedi ki...

"beklemedeyim"
fırtına öncesi sessizlik.fakat hafif bir rüzgar her zaman esiyor.ufak bir rüzgar türbini kurdum.son zamanlarda bilgisayarım bu rüzgar türbiniyle çalışıyor. Tasarımda fırtınayı da unutmadım...

Adsız dedi ki...

Ekşi sözlükten uzun süredir yazılarınızı okuyorum.Samimiyetle söylüyorum çok iyi yazıyorsunuz.

İstihkam dedi ki...

belki de asker arkadaşların okuyordur seni keyifle:)