23 Eylül 2011 Cuma

back to red

üç kırmızı her zaman iyidir, ayıkken aklına gelmeyen şeyleri çok da sarhoş olmadan temize çekmene yardımcı olur. müzikler anlamına kavuşur, kafada dolaşan hikayeler biraz daha derinine iner. hikaye yazarak kirasını ödeyen ve birasına kavuşan, bu yüzden de işe artık gitmeyen fakat gün geçtikçe sağlığını kaybeden birisi üzerine ilk cümleleri savurmuştuk birkaç saat önce. şimdi bu adamın yazdığı hikayeyi de düşünmemiz ve ikinci katmana inmemiz lazım. yanılsamalar kitabı ya da inception, hangisi dersen de. demiryolu hikayecilerinden yola çıkmış bile diyebilirsin arkamdan, nerem önüm nerem arkam bilmiyorum yükümü alınca. gerçek olup olmadığımı ise beni güneşe tutarak anlayabilirsin, bira şişesi çıkarsa gerçeğimdir. 

böylelikle üç katmana ulaşıyoruz: 

1. benim şimdiki halim. onur. 28 yaşında, mimar. çalışmaktan pek hoşlanmıyor, canı sıkılmasın diye hikaye yazıyor. akşamları içiyor. 

2. içerken hikaye yazıyor; bu hikayenin kahramanı da onur, 28 yaşında ve o da mimar. fakat gerçek üstü öğeler: site sakinlerinin ona çaktırmadan tüm yazdıklarını okuması, apartman toplantılarında bundan bahsetmesi, hikaye işe yarar bir şeyse kiradan düşmesi ve ona bira alması falan.

3. içerken ne yazdığı. sitedeki insanların, onu bu kadar sevmesine neden olan kelimeler ve cümleler ne? oğlu ölen yaşlı kadından tut da mimarlık fakültesi öğrencisine dek herkesi etkileyen o dil hangisi, üslup? eşinden boşanmış ve çocuğundan ayrı kaldıktan sonra darmadağın olmuş adam, neden bir sonraki yazıyı bekliyor? bu insanları, bana getiren iyi bir hikaye olmalı. 

katmanlar birbirine karışmalı ve gerçeğin nerede saklandığı bilinmemeli. mekan tek: bir site. dört bloklu. işe beş dakika uzaklıkta. ev zemin katta, küçük. insanlar, her gün hepimizin gördüğü sıradan insanlar. o kadar aynı olmalı ki üç katman da, ben bile ayırt edememeliyim. bir bulmaca gibi, şema çizerek ancak açıklayabilmeliyim.

neyse, bu aklımda demleniyor. bunun üzerine düşeceğim, belki sabah erken saatte belki de bir başka gecenin bilinmezinde. mimari yapısı, asırlardır ayakta kalan taş katedraller gibi olmalı; yirmi sene sonra geri dönüp baktığımda da ayakta kaldığını görebilmeliyim.


Hiç yorum yok: