8 Eylül 2011 Perşembe

four reds of september

havalar hafiften serinledi burada, bulutlar göğü kapladı. odanın içinde güneş batmıyor artık, bulutların arasında yavaşça ölüyor. bırak ölsün. ben bulutlarla ve yağmurla mutluydum zaten, bir fincan daha kahve ve uzun gecelerle. bir sobanın kenarında, bir yorganın altında. grinin en koyusunda, rüzgarın en şiddetlisinde. gece uykumdan uyandırsın şimşekler, beyaza boyasın tüm duvarları. odayı büyütüp beni küçültsün. yüreğime korku salsın, sabahı göremeyeceğime inanıp hayata daha fazla sarılayım. insan, yazın çok yaşamak istemiyor. okullar kapalı, denize giden sevimsiz insanlar her tarafta. her şey gelip geçici, yere dökülen kolonya gibi uçucu.

sonbahara emin adımlarla ilerledikçe hislerim de yerine gelmeye başlıyor, vurdumduymazlığım azalıyor ve etrafıma bakmaya başlıyorum. beyaza kaçan sarı sıcak gözlerimi örtüyordu, kafamı bile kaldıramıyordum. havanın sıcaklığı hücreler arası mesafeyi arttırdığından kafamı toplayamıyordum. oysa ikinci kırmızımın ortasına gelirken dudağımın kenarında bir şeyleri fark edebilmenin belirsiz tebessümü var. yeniden sevebileceğimi hissediyorum, yeniden yazabileceğimi. bir yağmurun altında dikilip uzaklara bakabileceğimi, sarhoş olacağımı. karşımdakini anlayabileceğimi, empati kurabileceğimi, beraber uzanıp bir şarkının notalarında kaybolabileceğimi.

bu sonbahar benim için bir fırsat olsun, her şeyi yavaşça ve sağlam adımlarla yapayım. artık anlık kararlarımın dengesizliği  hayatımı baltalamasın, oturup tane tane anlatayım. beni yanlış anlayanların karşısına geçeyim ve doğrusunu söyleyeyim. kötü bir insan değilim, belki de hiç olmadım. bir süredir içiyorum, the beatles dinleyerek fakülte bahçesinde üç birayla sarhoş olduğum ve ağacın altında sızıp kaldığım günlerin üzerinden neredeyse on sene geçti. ah hazal, hayatıma düşen bir göktaşı gibiydin. şimdi olsa belki göğüsleyebilirdim fakat o zamanlar küçüktüm, bunu karşılayamadım. yıkıp geçtin, yokluğunu yedi krallık bile dolduramadı derdim eğer kral olsaydım. fakat saçları uzun, kulağı küpeli başarısız bir öğrenciydim. kayıptım. az birayla sarhoş olurken ekonomiktim, önümde uzun yıllar olduğunu düşünürdüm. daha aşık olurdum, gençtim.

şimdi ise eylülün getirdiği esintilere yüzümü döndüm, üçüncü kırmızım bitti. dolapta dördüncüsü var ama beşincisi yok. beşincisi ve geri kalanı markette. 

Hiç yorum yok: