8 Eylül 2011 Perşembe

aynen öyle (dev röportaj)

- türk edebiyatı için yeni bir soluk olduğunuzdan sık sık bahsediliyor, yazarken nelerden ilham alır ve ne anlatacağınızı neye göre belirlersiniz?

- bakın beyfendi, lütfen beni dolduruşa getirmeyin. gaza gelmiş bench oyuncusu gibi sokaklarda havlu sallatmayın bana ki zaten havalar da serinlemediğinden sinirlerim yatışmış değil. vantilatörle öpüşecek kadar yakınlaşmaktan aklımı yitirmek üzereyim ve yazılarımın başlıklarını etraftan duyduklarım üzerine şekillendiriyorum. gerisi de çorap söküğü gibi geliyor. biraz önce "aynen öyle" etrafımda dans ediyordu, ben de çalışmak istemediğimden yeni bir sayfa açtım ve yazmaya başladım.

- peki bunları bir antolojide toplamayı düşünüyor musunuz? sizin hakkınızda her şeyi bilmek isteyen sadık bir hayran kitleniz var. posterinizi basmamızı isteyecek kadar balatayı sıyırmış blue jean gençliğinden illallah ettik. en azından van damme kartpostalları gibi bir çalışma yapsak, döner tekme atsanız kütüphanede?

- bu mudur yani? edebiyata yeni soluk dediğiniz, sesten hızlı tekmelerimin yarattığı küçük kasırgalar mı? ne yazdığımın hiç mi önemi yok, kimsiniz siz kardeşim?

- biz budokan karate salonundan geliyoruz abi, uzun zamandır hayranınız. yazılarını yeni keşfettik, sandalyeden düşene kadar okuyor sonra da birbirimizi tekmeliyoruz akşama kadar. gerçekten hayatımız çok zor, adam başı altı yüz tekmelik kotamız var. senin yazılarını okumak bizi dinlendiren tek şey. yazmayı bırakma, ne olursa olsun bırakma. senden aldığım keyfi siyah kuşak dördüncü dandan ancak alabiliyorum. bugünün anısı olarak, japonya'dan getirdiğimiz şu pirinç kupayı al yeter. içine bira da koyarsın, metal soğuk tutar bilirsin.

- tamam teşekkür ederim, allah belanızı versin. budokan he mi?

- budokan abi, bölgenin en iyi karate salonu. havuzlu.





Hiç yorum yok: