1 Ekim 2010 Cuma

x = v.t


yolun, hız çarpı zamana eşit olduğunu iddia eden bazı teoriler vardır, bu teoriler yolda olmayı ve jack kerouac'ın kim olduğunu pek bilmediklerinden ölü denklemlere hapsolmaktan ve herhangi bir öğrencinin canını sıkmaktan bir adım öteye bile gidemezler. yol, zaman ve hızın çarpışmasından çok daha fazlasıdır; gücünü bilimden değil edebiyattan alır. fakat benim anlatmak istediğim şeyler bunlar değildir.

 bilgisayar oyunu içinde başka bir bilgisayar oyunu oynadığım bir rüyanın hemen ertesinde uyandım, bu aralar matruşka gibiyim; her şeyim birbirinin içinden çıkıyor. saf bir hayat yaşadığımdan, hangisinin rüya olduğunu bile kestirmekte zorlanıyorum. aklım sabahları çalışırken, öğleden sonraları gerçek bir kurban eti gibi davranıyorum. zihnim tamamen duruyor ve sabahtan aklımda kalanları bir yerlere yazmaya çalışıyorum.

bu sabah aklıma gelen şey, zaman içindeki iki halimin birbirine yazdığı mektuplardı. birisi yirmi üç yaşında mimarlık üçüncü sınıfta toplu konut projesi yaparken epey mutsuz zamanlar geçiren biraz daha genç halim, diğeri ise toplu konut projesi başındaki türlü sorumluluk taşıyan elli üç yaşındaki halim. aradaki otuz senelik zamanı önemsemeden birbirlerine günlerini ve sıkıntılarını anlatıyorlar. bu mektupları ise götüren ve teslim eden, benim şimdiki halim. her insanın kendi hayatı içerisinde rahatlıkla zaman yolculuğu yapabileceği gerçeğinden hareketle, bu mektupları taşıyorum. yol, zaman ve hızın çarpımı demişti denklem. aradaki yolun otuz sene olduğunu kabul ediyorum. böylece zamanı yol cinsinden ifade ederek, aslında ikisinin birbirinden farklı olmadığını ve birbirine bölünebileceğini savunuyorum. otuz sene, otuz seneye bölününce de sadece bir kalıyor. onu da "hayat bir gündür, o da bugündür" aforizmasıyla temellendirip, bu matematik ispatını terk ediyorum. zamanda yolculuk ve otuz sene mesafedeki iki insanın birbirine yazdığı mektup projesi için, aklımı bir yere odaklayabildiğim sabah vakitlerini bekliyorum sadece. doğru zamanı beklerken de eylül bitmiş ve ekim başlamış oluyor.

zaman, hızını bilmediğim şekilde geçerken, ikisini birbirine çarptığım zaman yol elde ediyorum; jack kerouac gibi.

4 yorum:

FKH dedi ki...

o kadar hızlı yazıyorsun ki hızına yetişemiyorum!

şu denklemi terk edişe takıldı kafam.hani şu aslında sonucunu bildiğimiz ama ne gerek war şimdi çözmeye dediğimiz cinsten denklemler değil mi bunlar?

eğer öyle ise çok war bende. belki de benim we senin gibilerde..

mies dedi ki...

zamanda yolculuk gibi alengirli bir konuyu, klasik fiziğin basit bir formülüyle çözüp aforizmayla kapatmak, aynı konu üzerinde fazla durmamam gerektiğini hissettirdi. einstein'in anısına saygısızlık gibi oldu, ondan bir an önce kaçmak istedim. ama belki de yöntem budur, tek yapmamız gereken ışığın hızını biraz arttırıp ışık yılının süresini düşürmek. diğer galaksiler hayalden öteye gidemez aksi takdirde.

nstemi dedi ki...

yazıyı okurken yandaki fotoğrafta hareket ediyormuşsun gibi oluyo..şaşı bak,şaşır!lar gibi aynı..sanki fotoğraftaki yoldasın ve ilerliyormuşsun gibi..insan ister istemez manzaranın değişmesini bekliyo..yazıyı okurken fotoğrafın ilerlediğini gördüğümde(!) kendini aştığını,play tuşuna hacet görmeyen bi videoyu eklediğini sandım..şaşırdım..şaşı da bakmıyordum oysa..sahi bi bana mı oluyo bu akıl oyunu,göz yanılması,algı kandırmacası?

mies dedi ki...

sanırım derin perspektif buna sebep olmuş, kasten yaptığım bir şey değil:) fotoğraf yüklemeyi yeni öğrendim zaten, video işini seneye yaparım ancak.