21 Ekim 2010 Perşembe

bir gün yeter

moral bozmak, umutsuzluğa kapılıp yaşama sevincinden olmak, tekrar lanet etmeye başlamak için bir günün bile fazla olduğu güzel bir ülke burası. biraz haber izledim, biraz sol frame takip ettim, biraz altyazı okuyup diyanet'in binlerce imam alacağını öğrendim, ilkokula türbanla girmeye çalışan kız konusu gelince de korunaklı alanım bloguma geri döndüm. aklımda, ne geçen haftaki gezim kaldı ne de dört element haftasının geri kalan güzel günleri; televizyonda biraz siyasetçi görmek, yarım saat haberler yetti. yalancı gündemle, aynı konularla, temcit pilavlarıyla, istismarla, yandaşçılıkla, kayırmayla ve kendi gibi olmayana yaşama şansı vermeyen şahane demokrasimizle aklını kaybetmiş ortalama bir vatandaşa dönüştüm hemen. "ne olacak bu ülkenin hali" kafamın bir köşesine medya çivisiyle çakıldı, "ne olacak benim halim" de promosyon gibi geldi tabii. bir yandan milliyetçi spor spikeri eşliğinde bursaspor-man u maçı izlemek, bir yandan siyasi partiler, diğer yandan türk telekomun rekor karla yılın üçüncü çeyreğini kapatması, türbanlı çocuklar, erman toroğlu, polis, asker derken bir baktım ki okyanusları içine sığdıracak bedenim küçülmüş de nefes almakta zorlanıyorum. dünyanın en güzel coğrafyasında, binlerce yıllık medeniyetlerin toprağında aldığım keyif, biraz ülke gerçekleri izlemekle bertaraf oluyor ve umudu olmayan herhangi bir gence dönüşmek bir günümü bile almıyor. tersten peri masalı, balkabağına dönüşüyorum.

Hiç yorum yok: