6 Ekim 2010 Çarşamba

bir kırmızı daha

do you dream of me dinleyerek kırmızı tuborg içiyorum, bunu en son yaptığımda istanbul'da ve bir küvetin içindeydim. bir cumartesi olması lazım, greens marketten yeterli mühimmatı aldıktan sonra eve gelmiş ve  kendimi banyoya kapatmıştım. mevsimi bilmiyorum sanırım kıştı. sıcak suyun altında soğuk kırmızı, aklımın tüm kapı-penceresini açmıştı. aklım başımdan gitmişti, banyoya ses sisteminin en uzun kablolu kolonunu dahi taşımıştım. bireydim, maaşımı alıp "bu maaş yetmiyır" diye isyan ederdim ki şimdi o noktadan epey gerideyim. biten kırmızılarımın ardından bakıyor ve sarhoş olmayı özlüyorum. her şey kontrolüm altında ve bundan pek hoşlanmıyorum. gerçeği kaybedene kadar içmek ve sabah uyandığımda neler olduğu hakkında hiçbir fikrimin olmamasını istiyorum. bu, bu aralar biraz zor. hayatın beni nereye fırlatacağını ve gelecek sene şimdi gibi nerede olacağımı bilmiyorum. belki çok soğuk bir rusya gecesinde bir şantiyenin köşesindeki konteynırda uyuyor olurum, belki de dünyanın başka bir köşesinde bilmiyorum.

o kadar bilmiyorum ki, hayata dair tek beklentim bir kırmızı tuborg oluyor ara sıra. geçmişteki onur'u özlüyor ve gelecekteki onur için endişeleniyorum. 

Hiç yorum yok: