18 Ocak 2011 Salı

günün birinde

günün birinde, öğleden sonra dönen güneşin perdeleri hafiften şeffaflaştırdığı hafif gerçek üstü bir zamanda istediğim şeyleri istediğim kadar yazacağımı umut ediyorum. trafiği olmayan kaleköy'ün önünde yolu olmayan küçük bir evinde, belki bir odun sobasının başında lacivert denize bakıp da güzel bir kitaba geri dönmek ya da yazmakta olduğum her neyse, ona odaklanmak benim kaderim olsa gerek. öyle net bir inanç ve inat var bu konuya karşı, kalenin yamacından uzaktaki adacıklara baktığımdan, iskelesinde bira içip kaya mezarlarının gölgesinde dinlendiğimden beri kaleköy'e en azından bir senemi vermek ve sadece yazmak istiyorum. günün birinde, geçimimi yapmak zorunda olduğum işlerden değil yaparken kendimden geçtiğim işlerden sağlamak fikri beni ayakta tutuyor. sinirlerimi yatıştırıyor. belki de bu pazar, tekrardan o patikayı tırmanıp yeniden isimsiz limana inme fikri, deri mağazasının alçıpan metrajlarının üzerine kusmamı engelliyor. yeniden oradan olacağım ve rajaz dinleyip kendimi rüzgara zimmetleyeceğim. biraz bira, biraz müzik ve hayatı olduğu gibi kabul etme denemesi.

yazamadıkça, isteyip de başka işlerle oyalandıkça tutkuya dönüşüyor kelimeler. yazarken mutlu  oluyorum, fontların isimlerinden bile hikayeler çıkarmaya çalışıyorum. daha helvetica'da ölüm var yarıda bıraktığım, kraterin kenarına inen bir astronotun ardından başka bir astronotun mekikteyken hissettikleri. bir yandan da "georgia on my mind" dinleyip evini düşünüyor. diğer iki hikayeyle galaktik bağlantısı olacak. şu deri mağazası fikrinden bile nefret ederken bunun uygulaması ve hesabı kitabı, lanetli bir kavmin başına gelenlerden farksız. derisinin de kürkünün de allah bin türlü belasını versin be, hayvanları rahat bırakın.

öfke kontrolünü sağlamak lazım, başarılı bir yazar olmanın yolu belki de başka her işte başarısız olmaktan geçiyordur. eh ben de az başarısız sayılmam hani, elimi attığım dal kuruyor.


4 yorum:

Adsız dedi ki...

"sen yazmayi secmezsin; yazmak seni secer.."

mies dedi ki...

acaba çoktan seçti mi dersin?

Adsız dedi ki...

kesinlikle secmis: zaten yazar olacagim diye yola cikanlardan kolay kolay buyuk yazar olmaz, buyuk yazarlar yazarlikla alakasi olmayacaklarin arasindan cikmistir hep (bkz: dostoyevski, hamsun, bulgakov, poe)
kisa surede yazdiklarini kitaba cevirmelisin, yoksa max brod'un kafka'ya yaptigini ben de sana yapabilirim:)

mies dedi ki...

yeni bir şey söylemiyorum, sanki çok önceden yazılmış şeylerin silik birer tekrarı gibi geliyor. yeniden okuyabildiğim birkaç yazım var sadece, kendime umut vermiyorum. en iyisi ben öldükten sonra yayınlanması, hem onların rantı da iyi oluyor :)