26 Ocak 2011 Çarşamba

ne yesek?

yarın hatırlamayacağım bir günün son mesai saatine girmiş bulunuyorum. gerçekten çok şuursuz bir gündü ve aklım uçan balon gibi tavana yükselip orada bekledi. inmesini bekledim inmedi. klimanın verdiği mayışıklıkla akşamı ettim yine. birkaç model yapıp biraz otel cephelerine baktım. ne hakkında olduğunu bilmediğim yazılar yazıp evden elceğizimle getirdiğim klasörlerden fotoğraf yükledim. biraz scrabble oynadım, öğlen yemeğine çıkmadım. dışarısının soğuğuyla yüzleşmek yerine kendimi hasret kaldığım sıcaklığa teslim ettim. 

gerçekten manasız ve tanımlamanın gereksiz olduğu bir gün oldu, ne yiyeceğime karar vermek ve liverpool-beşiktaş-napoli galibiyetlerine iddaa oynamak dışında beynim hiç çalışmadı. hazımsızlık çeken bir karaciğerden farksızdı bugün çok kıvrımlım, bilim dünyasını çıkmaza sürükleyen loblum. sağ ya da sol demeden, iki tarafı da nadasa bıraktım. omuriliğe inenlerle hallettim birkaç işimi, kendimi zamanda bir gün daha ileriye fırlattım. yapacak bir şey yok, şikayet de etmiyorum. ne yesem ona karar veremiyorum sadece.

ısıtınca anlamını bulan paketlenmiş etler reyonunda benim için uzun sayılabilecek bir süre dikileceğimi biliyorum. hatta bir saat sonra şimdi gibi fight club müzikleri dinleyip migros'ta dolaşıyor olacağım. ayran içip erkenden bayılacağım bir gece olacak. belki karışık turşu da alırım küçük bir poşet. dün cips almıştım, bugün onları cezalandırırım uykuya dalmak üzereyken. döner nasıl fikir peki? ekmeği de ısınmış tavaya basar ve lezzeti arttırırız ha? mayonez ve domatesimiz de var. mayonezimizin balkonda olması onun bozulacağı anlamına gelmez, havalar bir mayonez için bile fazla soğuk. hormonlu domateslerin ise hava ve iklimle pek alakası yok, askere gönder beş ay sonra geri gelsin. büzüşmüş salatalık da olacaktı insani yardım paketinin diplerinde. hımm, evet çok acıkmışım. midem, hadi defolup gidelim buradan diyor. benim değil amerikalı bir ergenin midesi sanki. seni kahrolası organ. 

belki hamburger köftesi alır, soğan dilimleri ve sarmısaklı mayonezle, birazcık büyü ve hakaretle whopper yapmaya çalışırım. belki de gerçek bir whopper yemeye karar verir ve üç kat yukarıdaki burger king'a arsız tekneler gibi yanaşırım. yaptığım seçim beni doyurduğu sürece sorun yok ama yine de ocağımı kullanmak istiyorum. keskinoğlu'nun türlü şarlatan piliçleri hem damağıma hem keseme uygun. ortaokulda gördüğüm ev ekonomisi dersleri nasıl da işe yarıyor bak, otelde halıfleks olmasa bizzat halı örecek eğitime sahibim. yün büzüklerden kaplardım tüm odayı.

ne yesek ki lan? bu önemli sorunun cevabı yarın sabah saatlerinde sadece bu sitede. tuborger, neyi ne kadar yapacağını bilemeyenlerin buluşma noktası.

(mesai biter ve genç adam markete doğru ilerlemeye başlar)



Hiç yorum yok: