25 Mart 2011 Cuma

who knows

the beatles şarkılarıyla renklenen gün, babamın biraz önce arayıp "eve baktın mı" diye sormasıyla siyah beyaza döndü. öncesinde dokuz kere aramış bulunması ve telefonumun çekmecede olmasından dolayı bunu çok geç görmem akdeniz'de gergin saatlere neden oldu. eve bakmamıştım, bana evini anlatırken göz göre göre yalan söyleyecek bir insanla karşılaşmak istemediğinden olaylarını akışına bırakmıştım ki o akış üç gün bile sürmedi. 

geliyorlar...

bu akşam babam geliyor, gece de annem adana'dan uçakla geliyor. dedem biraz rahatsızlandığı için birkaç hafta önce adana'ya gitmişti, neyse ki dedem sağlığına kavuşup hastaneden çıktı. annem de misyonunu tamamlayıp evine geri dönmeye karar verdi. o gittikten sonra ev resmen bekar evine dönüştü, panpa bile berduş gibi hareket etmeye başladı. eşyalar toz tuttu, demirler paslandı. annemiz, evin tamamıymış onu bir kez daha anladık. artık bir eve çıkmak zorunda olduğumu ve yerleşik hayatın deli gömleğini bir kez daha giymem gerektiğini kabul ediyorum. zaten ne zamana kadar böyle idare edebilirdim bir fikrim yok. bir sonuca varsın madem, davullar da arsızcasına çalınsın. odamda olan bilgisayar beni gece yarısına kadar uyutmasın, belki blogun güzergahı da yeni bir patika bulur kendine, bir de geceleri yazmaya başlarım. korku ve gerilim tarzında bir şeyler karalamayalı uzun zaman oldu evlat, en son bir şeyler denediğimde başka bir hayatın karanlığa bakan pencere kenarındaydım ve şarap, dudaklarımın arasından kan gibi sızıyordu.

şimdi yapmam gereken, derin nefesler almak ve bana yalan söyleyen insanları lanetlemeden onları sonuna kadar dinlemek. bir bakarsın gelecek ay bugün, evimde uzanıp tavanı izlerim ya da tavanda uzanıp evimi izlerim. cevaplar daha önce olduğu gibi gelecekte saklı.



Hiç yorum yok: