17 Mart 2011 Perşembe

tek derdin bu olsun

biten mesai sonrası yapmam gereken üç şey var. insanlık için küçük, hatta herhangi bir insan için bile küçük ama benim için biraz çetrefilli bir adım. ileride bir gün geri dönüp de "ulan ne biçim adammışım" demek için bunları kayıt altına almak lazım.

üç şey:

1. avrupa ligi maçlarına iddaa oyna. iki liralık kupon elli lira getirsin şansın yaver giderse, geri dönerse senindir; dönmezse hiç senin olmamıştır zaten. fakat bu iddaa oynama ana üssü, bir alışveriş merkezinin içinde. o alışveriş merkezinde de market yok. bugün üç fıçı içmek istiyorum ve bunu mutlak surette yerine getireceğim. ofisin altındaki markette tuborg var fakat bunları aldıktan sonra elimde tuborgla alışveriş merkezine girmek istemiyorum. 

2. dışarıdan yemek yemeyi kes artık. migrosun tavık reyonunda güzel parçalar var. kadınbudu mudur nedir ondan al, ocakta bunu pişir. fakat migrosun olduğuğu avm'de ne tuborg var ne de iddaa bayii. şimdi tuborg'u alttaki marketten alıp, tavuk için migros'a gitmek, tavuğu da kaptıktan sonra kupon yapmak için başka bir alışveriş merkezine girmek gerçekten beni tüketir. tavuktan vazgeçip otelin civarındaki kebabçıdan paket yaptırsam, ilk cümleyle çelişeceğim. biradan vazgeçip tavuk ve kuponla otele dönsem, liverpool'un olası galibiyetini ıslatamayacağım. bira ve tavuk olsa sadece, oynamadığım kupon muhtemelen tutacağından bunun vicdan azabıyla meczup saatçiler gibi tik taklarla yaşamaya çalışacağım.

3. birayı da bugün iç artık, iyice kaybettin kendini. tavuğu aldığım yerde efes, heineken, bud falan var. bir günlüğüne efes fıçıdan devam etsem olur mu? efes fıçıyı her zaman içerim ama tuborg fıçı sadece şehir merkezinde var. diğer biralar da pahalı ve anlamsız. hem tuborg alıp hem tavuk bulup hem de iddaa oynayabileceğim bir yerin imgesi bile tuhaf, sürreel. öyle bir güzergah bulmalıyım ki, süper mario gibi bonusları toplaya toplaya ilerlemeli ve bölüm sonunda otel sahibi deri montlunun ağzından çıkan ateşten de sakınmalıyım. git gel yapmak istemiyorum, zaten enerjim az bir de zigzag çizerek bunu harcayamam. yapmam gereken sanıyorum ki, alışveriş merkezlerini boşvermek ve işimi dışarıda görmek. 

evet üç derdim bu, eğer üçünü de başarıyla tamamlar ve bir de üstüne kupon tutturursam 17 mart 2011'i hep gülen gözlerle hatırlayacağım. ama canlı tavuk yakalayıp buna bira içirirken de maçları kaçırırsam, geçirdiğim cinnet belgesellere konu olacak. neyse mesai biter ve ben tüm bilinmezliğimle atıma atlar giderim. oysa tek isteğim karnımı doyurup bira içerken maç izlemek. fazlası değil.


1 yorum:

willy dedi ki...

cicikuş bu yazdıkların gibi büyük dertlerimiz vardır bizim diğerlerinin dert olarak görmediği. ama onlara sorsan onlar da çözemez bu 3 bilinmeyenliyi. bu arada nerde senin sıkı takipçilerin nerde yorumlar. bak yine senin wilikuşun kaldı seni takip eden değer bilen.