5 Nisan 2011 Salı

yün eğiren kör kadınlar

merdivenlerle inilen taş bir avluda, ayakta dikilip hızlı ellerle yün eğiren ve bembeyaz iplikler yapan kör kadınların arasında dolaşıyordum. kuzey afrika'da bir yerdi; dar sokaklar ve duvara gömülü küçük pencereler vardı. duvarlar eğriydi ve herkes sokaktaydı. gölgeleri yok etmeye çalışan sarı sıcaklar, taş avlulardan ve hemen avlunun tepesindeki incir ağacının yapraklarının arasından geçiyordu. kör bir kadının yüzündeki huzurlu gülümsemeye baktım, kör olan bendim sanki. evet, eminim ki kör olan bendim çünkü gözlerim sonuna kadar kapalıydı. rüya görüyordum. kuzey afrika ya da güney amerika'da bir yerdeydim, elvis presley içinde aloha geçen bir şarkı söylüyordu. tek bir yol, sahil boyunca uzanıyor ve dar sokakların arasında kayboluyordu. imgeler ve mekanlar o kadar net ki, incir ağacının altında duran insanların fotoğrafını çekip fotoğrafa baktığımı ve fotoğrafın hafiften karanlık çıktığını bile hatırlıyorum. tarih öncesinden kalan çok büyük bir çukurda dolaşırken, oraya bizden çok önce gelen bir ekibin taşa kazıdığı nota baktıktan sonra uyandım. bizim tehlikede olduğumuzu söylüyorlardı sanki. haki renkli çarşaflar aniden çıkan rüzgarda uçuşurken rüya krallığını terk edip, sıradan hayatıma kaldığım yerden devam ettim.

2011'in antalya'sında bir gün daha. hava hafif bulutlu, vakit biraz erken. giyotin pencerelerimden içeriye gün ışığı sızmıyor çünkü doğu, otelin arka tarafında bir yerde kalmış. güneş, ancak öğleden sonraları odanın içinde dolaşıp küçük pembe çiçekleri olan antipatik nevresimin üzerinde dolaşmaya başlıyor. fakat hiçbir öğleden sonrasında odamda değilim. hafiften ağrıyan bir boynumun taşıdığı 3 numara tıraşlı kafam hep ofiste oluyor o saatte. yazı yazmıyorsam bir elim mouse'ta, sırayla pencere açıp kapatıyorum. patron biraz önce geldi ve spa çizimlerinin acil olduğunu söyledi. spa,  thai masajı ve hidromasaj odalarını azıcık tarif etti. ben hayatımda spa görmedim, thai masajına dair aklımda en ufak bir fikir bile yok. hidromasaj, su ile ilgili olabilir. fakat bunu çizim ile nasıl ifade edeceğim konusunda, en az senin kadar bilgiliyim okur. hafiften tebessüm edip yazıya devam etme, kollarını göğsünde kavuşturduktan sonra azıcık dışarıya bak. nasıl? insanlar var değil mi sokaklarda? bir yerlere yetişmeye çalışıyorlar, dolmuşlar onları bir yerden bir yere götürüyor. arabalar ve kornaları, şoförler ve sabırsızlıkları her yerde.

medeniyetin çuvallamaktan fazlası olmadığını sık sık düşünür oldum. bir spa kolay yetişmiyor bu devirde. tatil diye ağaçevde kalan bir insanım ben, akşama kadar eğreti çakılmış bir çardakta uzanıp bira içmeye "işte hayat bu" derim. detaylardaki mükemmellik midemi bulandırır, her bir rıhtı ayrı yükseklikte olan merdivenlerden çıkıp tepeden tırnağa ahşap olan odada kalmayı severim. masajdan ve bir başkasının bana dokunması fikrinden bile nefret ederim, hamama üç senede bir gider bedenimi tellaklara teslim ederken bile tedirginlik yetiştiririm. fiziksel temastan ve bağımsız gerçeklikten hoşlanmam. benim aklımı başımdan alan düş kurmaktır, yün eğiren kör kadınların yüzündeki huzurlu tebessümdür. rüya görmeyi, yaşamaktan daha fazla severim. uyumak, benim için en güzel tatildir. 

fakat bir otelde uyumanın bedelini çıkarmak için gündüzleri geldiğim işimde, ara sıra can sıkan detaylar gelir. birisi thai masajından bahseder ve bunu benim çizmem gerektiğini söyledikten sonra geri gider. bu birisi genelde patron olur ve işleri başlarından aşkın familyasının stresli üyelerindendir. çok para kazanır, az öderler. zaman, onlar için biraz daha hızlı akar ve işlerin yetişmeyeceğinden ve paralarını alamayacaklarından korkarlar. korku, onları daha mantıksız yapar. 

sonsuza kadar yazabileceğimin farkındalığını burada bırakıp, spa'nın nasıl çizilmesi gerektiğine bakmam lazım. malum, kurduğum düş başına değil, ofiste kaldığım gün başına para alıyorum. yün eğiren kör kadınların ertesinde, tüm gerçekliğimle bir koltuğu işgal ediyorum.


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ah mies, mies... guzel yaziyorsun mies kardesim. Cok guzel yaziyorsun. Aslinda kurdugun dus basina olmasa bile, paylastigin dus basina para alman lazim da insanlik olarak biz herkesin hakkini alabilecegi oyle bir duzen kuramadik. Ama boyle bir duzen kurduk iste yaziyorsun, okuyoruz, seviyoruz.