23 Nisan 2011 Cumartesi

old man's face

öylesine çektiğim fotoğraflara sonradan bir kez daha baktığımda, fotoğraf anında orada olmadığına yemin edebileceğim yüzler görüyorum. tamam abartmaya gerek yok, internette bu konuyu yeterince abartanlar ve bulutlardan şeytan çıkaran denyolar var zaten. girintinin olduğu her yerde doğal olarak çıkıntı vardır ve birazcık ışık ile insan yüzü bulmak sanıldığı kadar zor değildir. helikoptere atlayan köpekbalığına inanan internet kitlesi, hayret edip bir milyon kişi daha bulursa tamama ereceğini düşünen facebook güruhu; yeni çağın kazananları oldu. hemen her şey onlara hitap ediyor; bulduğunu paylaşıyor, paylaşamadığını yorumluyor. küçük şımarıklıkların kabesi olan sosyal medya denilen canavar, her gün yığınlarca insanı yutuyor. 

autocadin siluetini patron gelip anahtarı kapıya sokuncaya kadar görmeyeceğim için, bu anlamsız cumartesiyi yazarak ve suistimal ederek geçireceğim. sikeyim asma tavan projesini de yerleşim planını da. hele otelin eğlence merkezine gelecek atari konsollarına plan düzleminde bakarken, onları cepheden görmek ve bu 23 nisan'da çocuk olup cebimdeki son jetonla titreyen bir ruh olmak istedim. geldiğim noktaya bak, joystick ile aduket çekmek isterken; autocad çekiyorum mecburen bir cumartesi sabahında. tamam itiraf ediyorum, aduket ve autocad arasındaki bu göz ardı edilemez bağlantıyı biraz önce buldum ve hafiften gülümsedim. bu gülümseme, son  dört yılın cumartesi çalışırken ilk gülümsemesi olarak kayıtlara geçti. bırak beni saçmalayayım, tepeden bırak aşağıya kadar yuvarlanayım ama cumartesi gelmemi isteme ne olursun! bak zaten boynum ağrıyor, ortopedim sinyal veriyor. masmavi bir gökyüzün altında uzanan akdeniz, tüm berraklığı ve tazeliğiyle beni çağırıyor; bana layer deme komutanım, bana iş deme. tamam çocuk değilim, masum olduğumu da iddia etmiyorum ama bir şeyleri düzeltemediğimi görünce kendimi de sevmemeye başlıyorum. sevmemek için en ufak fırsatı kaçırmayan bir yapım var zaten, en ufak tetiklemede ateş alıyorum.

üçüncü paragrafta neyden bahsederdim onu bile bilmiyorum bak. yarın kaputaş sahilinde yüzüstü uzanırken ayağıma çarpan dalgalar hafiften gıdıklayacak, sadece onu biliyorum. hava yaparsa yağsın, günışığı ampülünün altında akşamı getirmekten ve sonra kararan gözlerden daha iyidir. en kötü ihtimal hasta olursun, bir ihtimal daha var o da kırmızı tuborg'un yeni ambalajının fotoğrafını çekmek mi dersin?

tuborg ambalajı yeniledi fakat resmi sitede buna dair en ufak bir görsel yok. sağlam fotoğraflar çekip bu fotoğrafları elimdeki sosyal medyayı kullanarak onlara çakacağım. utandıracağım onları. bu işten para kazanan adamlarını insan içine çıkamayacak hale getirip, intikamın soğuk yenen bir yemek olduğunu neon harflerle gökyüzüne yazacağım. vurduğum yerden ses gelecek. tek isteğim odaklanabilmek.

tamam, dalın sağ tarafında bir tane yaşlı adam yüzü var. iki hafta önce çektim ve geceleri bu yüzü aklıma getirip uyuyamıyorum. bu fotoğrafı yedi kişiyle paylaşmazsan sen de yedi gün uyuyamayacak ve ancak közlenmiş patlıcanla kuzenlerini dövdüğün takdirde üzerindeki laneti kaldıracaksın.


Hiç yorum yok: