23 Nisan 2011 Cumartesi

bazen olmaz


boulogne'li gregory thil'in 83. dakikada attığı gol takımına galibiyeti getirdiğinde, ben kesif bir moral bozukluğuyla çoktan uykuya dalmıştım. dün öğleden sonra, rusya'da yapılacak bir otelin bodrum katını acilen yetiştirmem istenmiş ve patronun bir arkadaşının işi olan bu işi mevcut imkanlar dahilinde bitirmiştim. adam da hemen yanımda oturup direktif verdiğinden ne sağa sola bakabilmiş ne de ara vermek için internette öylesine dolaşmıştım. akşam üstü ilk kısmı bitti, adam elimi sıkıp gitti ve sonrasında daha önce olmayan bir şey oldu: boynumun arkasında başlayan sızı beynime kadar çıktı ve ekranda yazan hiçbir şeyi okuyamaz oldum. rahatlamak için kelime oyunu oynuyorken, harfleri seçememeye başladım. sanki birisi flaş patlatmıştı gözümde, bilgisayarı kapatıp ofisten çıktım. işi yetiştirmiştim ya gerisi önemli değildi. öğlen yemeği yememek, saatlerce tek noktaya bakmak ve yanımda başka bir insan varken çalışmak nefis etkilemişti, yollar ayağımın altından halı gibi kayıyordu ve ortalığı net göremiyordum. bir yerde yemek yedim, sonsuza dek uyumak için bir litre ayranı kafaya diktim ve otele gittim. gün ışığı odanın içine dolmuştu, başucumdaki kitaplara bakmadan gözlerimi kapattım. john lennon'un sesiyle uykuya dalarken, onun öldürüldüğüne bir kez daha üzüldüm. lennon yaşamalıydı.

gece yarısına doğru kalktım, televizyonu açtım fakat görme yetimdeki azalma devam ediyordu. gözlüğümü takmak bile bir şeyi değiştirmedi, bir şeyleri bozmuştum ve zamana ihtiyacım vardı, yarın işe gidecek olmamdan nefret edip tekrar kafamı yastığın altına koydum. otuz dakika sonra kapanacak olan telefonum, deep purple'den masallar okurken, aynı pozisyonda çalışmanın erken ölmek için yapılabilecek en iyi on şeyden birisi olduğunu fark ettim. bir el mouse'ta, önde geniş ve parlak bir ekran, klavyenin tuşları, autocad komutları, layerlar ve farklı kaydetler. boynumun arkasında bir nokta sızlıyordu ve kanımda yüksek miktarda ayran vardı. haftada altı gün çalışmak, bir sonraki sene yapmak istediğim bir şey değildi. gregory thil, son dakikalarda golü bulmasa kazanacağım 150 lira da umrumda olmazdı, parayla alıp veremediğim yoktu; tüm öfkem, boynumun arkasında başlayan ve rusya'da devam eden yetiştirilmesi gereken işlereydi. 

Hiç yorum yok: