biraz önce evimde yediğim ilk öğlen yemeği, isa'nın son akşam yemeği kadar popüler olmayacak belki ama ileride bir gün, geri dönüp gülümseyerek hatırlayacağım. sandalye ve salkım domates vardı fakat masa yoktu. giderken dört tane tavuk budu, ekmek ve yoğurt aldım. artık dışarının berbat yemeklerinden yemeyecektim, hele ki iki gün önce beş lira verdiğim mercimek çorbası aromalı kaynar su beni iyice çileden çıkarmıştı. tövbemi şehrin en işlek caddesine yazmış ve trafik polislerini peşime takmıştım. artık dışarıda yemek denemeyecektim, pilav yapacaktım. büyük seçim olsun mu gibi sorulara cevap vermek yerine, domates soslu spagettiye girişecektim.
perşembeleri pazar da kuruluyormuş sitenin hemen yanında, tezgahların yanından küçük şeylerle mutlu olmanın en büyük mutluluk olduğunu düşünerek geçtim. daha fazla küçük şey bulmalı ve mutsuzluğa geniş alanlar bırakmamalıydım. alan savunmasını geliştirmeli, gerekirse de adam adama savunma ile onu kitlemeliydim. basketboldan öğrendiklerimi hayatta, okulda öğrendiklerimi de evimde kullanabilirdim.
üçlü ocağın en solunu gazladım ve annemin donattığı tezgahın ucundan yağ şişesini aldım. tava ve cam kapağı üstteki dolaptaydı, baharatlar ise onun bir yanındakinde. her şey çevremdeydi ve corian tezgah hemen önümde uzanıyordu. tavuklar cehennem ateşinde kavrulurken salkım domatesleri dörde ayırdım, küçük ve acı biber turşusuna varana kadar, annem anahtar teslim mutfak yapmıştı. tavuklar pişerken domatesleri bitirdim, yoğurdu yarıladım. zamanlama özürlüsü gibi sadece tavukla finali yapıp ilk yemeğin ilk bulaşığını da yıkadım. öğleden sonra dönen güneş kahverengi perdelerden süzülüp damalı zeminin üzerinde türlü ışık oyunları yaratırken, iki odalı evin iki odasında da dolaştım. posterler nereye gelecekti, çıktılarını nasıl alacaktım, hangi fotoğrafları kullanmalıydım? mimar olduğunun farkında olmayan bir mimar gibi kafamda yerleşimi yaptım. televizyon salonda, bilgisayar ise yatak odasında mı olmalıydı? televizyonda bir yandan maç izlerken bir yandan da yazı yazmam gerekebilirdi, o yüzden ikisi aynı odada olmalıydı. yatak odası sadece yatmak için kullanılmalıydı. boş evi aklımdan doldurdum, çift kişiliğim için çift kişilik yatağım hafta sonu gelecekti, oturma grubunu da bizimkiler ayarlamıştı.
evden çıktım ve yıllar sonra ilk defa, aynı filmlerdeki gibi keyifle ıslık çaldım.
1 yorum:
okuyup karelere baktıkça bir yandan tim burton big fish, diğer yandan özgür willy hislerini anımsadım...
Yorum Gönder