5 Mayıs 2011 Perşembe

some days are all mondays

yıllar önce yazıp mailime yolladığım yazıları buldum ve sanki başkası yazmış gibi ne var ne yoksa okudum. ben o yazıyı yazarken doğan çocuğun şimdi bir sınıfta okumayı sökmüş olmasını dileyerek birkaç alıntı yapmam lazım. bu blogun talihsiz yazarı bugünlere bir anda gelmedi, kendimi bildim bileli canımı bir şeylere sıkar ve bunu düzeltmeye çalışmak yerine onunla yaşamaya alışırım. yazının büyüsü, ben yeni evime gidip ilk yemeğimi yapmadan önce beni yakaladı ve bir başka zamandan, istanbul'da eve çıktıktan sonra yazdığım ilk yazıdan seslendi. yeni eşyalar almıştık, bir yandan mezuniyet balosu telaşı vardı, masraflar çoktu fakat keyifliydik. işte 2007'nin haziranından birkaç cümle:

"bu yazıyı kendi odamdan ikeadan aldığım büyük beyaz masamın hemen üzerinden yazıyorum. güzel evimizde yalnızım. arkamda çift kişilik yatağım, raflarda kitap ve dergilerim, her tarafta yeni alınmış güzel eşyalar var."

o eşyalar iki sene sonra başıma bela olacak ve yok pahasına ikinci el eşya satan adamlara gidecekti. 2009'un ağustosunda çevremi sarmış eşyalardan nefret edecek ve bir sırt çantasına sığmayacak her şeyin gereksiz olduğunu savunacaktım. antalya'ya bir sırt çantasıyla döndükten tam iki sene sonra, bu sefer yine eşyalarla haşır neşirim. yeniden eve çıktım ve buzdolabı bile aldım. hafta sonu da yatak ve oturma grubu getireceğim. yazıların sırası karışık, birisinde de büyük ikramiye çıktığı takdirde yapacaklarımı yazmışım:

"tek başıma eve çıkmak, slr makine almak, okulu bırakmayıp hemen bitirmek için kasmamak..."

zamanla bunların hepsi gerçekleşti hem de herhangi bir ikramiye kazanmadan. eve tek başıma çıktım, slr makinem var ve okulu hemen bitiremedim, altı sene sürdü. "Neyse bu kadar salakça hayal kurmak zaman kaybı" deyip kendime kızdıktan sonra, salı jürisi için bir şeyler yapmak için arkadaşıma gitmişim. o arkadaşımla iki sene sonra eve çıkmıştım, 1.5 sene sonra da o daha fazla istanbul'da kalmak istemediğini söyleyip memleketine dönmüştü ve istanbul, tek başıma bir evde kalmak için çok fazla gelmişti.

"Bugünlük bu kadar olsun kendimi çok iyi hissetmiyorum. dün taksime çıkınca, kendimi okul ve yurta ne kadar hapsettiğimi anladım. hayat taksim'deydi. her yerdeydi. bir punk'ın converse'indeydi. ayrıca istiklal'ın ortasında bi converse gördüm. bağımsız. öteki teki yok. siyah ve çok eskiydi. sanırım çektiğim en iyi on fotoğraftan biri."

diye yazıyı sonlandırırken word dosyasına çektiğim fotoğrafı da iliştirmiş, ah ne de iyi yapmışım.


Hiç yorum yok: