4 Mayıs 2011 Çarşamba

sarhoş atlar zamanı

dün gece biraz fazla içtim sanırım, gözlerimi açtığımda saat dokuzdu ve ofiste değildim. yatakta betonarme kafayla uyuyor ve hatırlamaya çalışıyordum. sahneler her zamanki gibi kesik kesikti, bağlantılar kayıptı. yavaşça kalktım, aynaya baktım ve bir yere çarpmamış olduğuma sevindim. çünkü yıllar önce çok içtiğim bir gecenin ertesinde aynaya baktığımda gördüğüm manzara, aynada karşılaşmak istediğim türden bir şey değildi. alnımdan akan kan kurumuş ve yüzümün yarısını kaplamıştı. bir yerlere çarpmıştım fakat kısa süreli hafızam hiçbir şey söylememişti. dün ne yaptığımı bilemem ama bundan on sene öncesini anlatabilirim. o yüzden tüm mecralardaki tek formatım günlük tutmak üzerine oluyor, çünkü hatırlamıyorum.

kalkıp işe geldim ve düzelmeyi bekliyorum. tuborg'la başlayan gece efes'le bitince, masanın üzerinde duran cam vazoyu da bira içmek için kullanınca bunlar olur da 5d mark ii'yle fotoğraf çekmenin tadını nasıl anlatırım bilmiyorum. l serisinden kırmızı halkalı 24-105'in takılı olduğu ağır bir abiydi, fotoğraf çekmenin nasıl olması gerektiğini deklanşöre her bastığında söylüyordu. bira kutularının küçük bir piramiti andırdığı odada tüm görkemiyle arzı endam ediyordu. onu sevdim, parmaklarımı üzerinde gezdirip "günün birinde" dedim; "günün birinde yeniden karşılaşacağız"

ülke gündemi bu sefer de internet yasaklarıyla çalkalanıyor. iran ve çin gibi ülkelerle kapışmak için bunlar şarttı, kurumların başındakiler ellerinden geleni yapıyor. namussuz olmamamız için uğraşıyorlar da allah belalarını versin be, tüm vücutları cılk yaralarla kaplansın, helak olsunlar. beddua etmekten başka yol bırakmıyorlar. bir önceki yüzyılın kafasıyla ülkenin başına geçer ve yeterince yandaş toplayıp yaratırsan bunlar da sırayla gerçekleşir. dur bakalım daha kişisel özgürlüklere ne kadar saldıracaklar kuduz köpekler gibi. biraz yükselmek için en dibe inmek lazım, 2011 de her geçen gün biraz daha irtifa kaybetmekle geçiyor. dünyanın en güzel ülkesinde, en çağdışı kafaların hükümranlığında idare ediyoruz. bakalım bu idare, nereye kadar devam edecek. kaybedecek ne varsa kaybedelim.

kahve yapmak için mutfağa gitmem gerekiyor fakat o gücü kendimde bulamıyorum. sarhoş bir atın gördüğü düşüm sanki, her zamanki gibi: çalışamıyorum.


Hiç yorum yok: