8 Şubat 2011 Salı

kitapla tanışırken

06:30'da uyanıp başucumda duran tutunamayanlar'ın önsözüyle başladığım ve önsözlerin ne kadar gereksiz olduğunu bir de kitabın önsözünde okuduğum oldukça sıradan bir gündeyim. gündesin. gündeyiz. 

yeni bir kitaba girmeden önce etrafında dolaşıp bu anın tadını çıkarmak huyumdan dolayı bir süre kitaba başlayamadım. sayfalara boş boş baktım, birkaç cümle okuyup ağır kapağı geri örttüm. hafiften heyecanlanıp her cümleyi yazarın yazarken harcadığı süreden bile daha uzun sürede okudum. kitabı bitirdikten sonra şimdiki halimden başka bir noktada olacağımdan kendimle helalleştim. uzun bir yolculuğa çıkacaktım sonunda ve bu yolun geri dönüşü olmayacaktı. 

önsözü bitirip kitaba girdim. bu esnada otel odasında mutluydum ve kendimi oraya ait hissediyordum. işte elektrikli ocağım, başucumda başka kitaplarım ve akşamları izlerken uyuyakaldığım televizyonum. sol tarafta dar banyom, banyodan geniş dolabım ve başımın üzerinde yeterince ısıtmayı başaramayan klimam.

07:30'a kadar kitap okudum, erkenden uyanmanın berraklığında tüm kelimeler alabildiğine canlı gözüküyordu. kitapla tanışmamız, iki çekingenin sonradan zenginleşecek ilişkisi gibi başladı. hafif soğuk ve kimsenin tam olarak neyden bahsedeceğini bilemediği. korkuyu beklerken'den tanıdık birkaç cümlede hafif tebessüm edip kitabı kapattım. kahvaltı etmem gerekiyordu. dün akşamdan kalan böreği ısıtıp kimseye hiçbir faydası olmayan futbol yorumlarını izlemeye başladım. bir şeyler yerken beynimi devre dışı bırakmayı seviyorum, o yüzden ne zaman bir şeyler çiğnesem televizyonum açık.

yavaş bir kahvaltıdan sonra üzerimi giyindim ve yatağımı toplamadan kendimi dışarıya attım. yatağımı toplamak zorunda olmadığım bir tekbaşınalıkta otelin yedi basamağını iki adımda aştım. hava günlük güneşlikti, güneş daha erkenden insanın yüzünü yakmaya başlamıştı. parlak siyah takım elbiseli ve sivri burun ayakkabılı tuhaf bir adamla karşı karşıya geldim, kesinlikle aynı türe mensup değildik. türlerin evrimi devam ediyor olsa gerek, o yoluna devam etti ben de ofise girdim. temizlikçi kadın çoktan elektrik süpürgesini çalıştırmıştı ve süpürgeden çıkan sesler duvarlardan çarparak gelip suratımda patlıyordu. odama girip bilgisayarımı açtım ve kulaklığımı sevdim. hayatımı kurtaracak ve tutunamayanlar'a başladığım bu güzel günde başımı koruyacaktı.



Hiç yorum yok: