10 Şubat 2011 Perşembe

render beklerken

render alırken kısmi felce uğrayan bilgisayarım sağolsun, pencereler arası geçiş bile yeterince içtiğim bir günün ertesinde kolay olmuyor. yine de kırmızı tuborg'la başlayıp onunla bitirdiğim için akli melekelerim yerinde, geçen sefer kurban eti gibi oturmuş ve akşamın gelmesini beklemiştim.

ortalama 1.5 saat sürüyor bir kare, o sırada müzik dinleyip bir şeyler okumaya çalışıyorum. keşke dizi izleseydim diye hayıflanıyor ve her hayıflandığımda yaptığım gibi stajyeri bana kahve yapmakla görevlendiriyorum. onun için zor bir staj dönemi oldu ama hayata hazırlıyorum bir nevi. falezlerde başlayıp konyaaltı'nda devam ettikten sonra lara'da biten promilli bir geceydi, antalya'dan boylamasına kesit aldık. hava bir başka mevsimden masamıza gönderilmiş ılık bir meyve tabağı gibiydi, tadını çıkardık.

korkuluğun üzerinden uçuruma işerken de erkek olmanın biraz daha özgürlük olduğunu düşündüm. ayakta işemek mi özgürlük dersen, verecek cevabım olmaz. bilge şarapçı bize bir şarkı söyledi ama neydi hatırlamıyorum, sesi güzeldi ve kim bilir hangi rüzgar onu ülkenin güneyine indirmişti. şarap almak için para istedi, cebimdeki bozuklukları bir gün önce yaptığım gibi adamın eline saydım. iyi kar yaptı pek de bilge olmayan şarapçı, biraz fazla konuşup karanlığın içinde kayboldu.

render tuşuna bastıktan sonra dışarıya çıkıp çorba bulma umuduyla kuru kaldırımlar boyunca yürüdüm. resmen çorba içmek istiyordum, aklımın hiçbir köşesinde başka bir arzu yoktu. dumanı tüten ve tereyağında pulbiberin çorbanın ortasında açan bir çiçek gibi gözüktüğü yoğun bir mercimek hayaliyle en az bir önceki gün kadar avanak adımlarla ilerledim. çorba yoktu, markete girip ayran aldım. simit ayran da güzel olurdu, bana henüz gitmediğim bir şehrin sabahlarını hatırlatırdı fakat simit yoktu. haydari vardı. haydari alsam ayranlarımın bir anlamı kalmayacaktı. hem kaşığım da yoktu. odadaki kaşığımı yeniçeriler gibi böğrümde taşımaya karar verip gülümsedim. böylece öğlenleri istediğim mezeyi yiyebilirdim.

ayran içip parkta oturan yaşlıların hayalkırıklarının üzerinden atladıktan sonra ofise döndüm. render hala bitmemişti ve bir yazılık zamanı kalmıştı. ha gayret deyip başladım.



Hiç yorum yok: