1 Aralık 2010 Çarşamba

10000. gün


10 ve 10'un katlarından her zaman hoşlanmış birisi için 10000. gün ne de güzel bir gün. sabah uyandığımda kimse yoktu, kimseyle birlikte yenecek bir şey de yoktu. evin anahtarını da bulamadığımdan markete gidecek durumda değildim. buzdolabını açınca sadece dün akşamki misafirlikten kalma tatlıyı buldum, ekmek yoktu. tatlı ve portakal suyu ile şuursuz dükler gibi kahvaltı ettim. patatesi günün ilerleyen saatlerinde yiyebilirdim fakat annem neredeydi? ev telefonundan annemi aradım ve cep telefonunu her zamanki unutkanlığıyla mutfakta bıraktığını fark ettim. anahtar görünürde yoktu, kapıyı açık bırakıp bir koşu markete gitmek mümkündü de en az yarım saat sürecek kırmızı tuborg parkurumu nasıl tamamlayacaktım? apartmanın altındaki marketten efes almak beni lanetlerdi, kırmızı içilmeliydi. ne yapacağıma karar verirken zaman su gibi akıp geçti. bir önceki yazı hayatımın iki saatini aldı götürdü, kısa yazmayı öğrendiğim gün sanırım zamandan epey kar edeceğim. karnım aç ve pasta yemek istemiyorum, fakat bir şeyler içmeye başlamadan önce biraz temel atmak lazım. aç karnına kırmızıyla 20000. güne anında ışınlanır ve 54 yaşımın bedbahtlığıyla "nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım"a eşlik edebilirim. geride kalan onca günün ne çabuk bittiğine bile hayret edebilirim. ailemi ikna edersem de gece 11'de ankara otobüsüne biner, sonraki onbinliğin ilk gününü sevgilimle geçirebilirim. bu sabah çıkmak gibi olasılık söz konusuydu fakat ekmek almak bile imkansızken ankara'ya gitmeye sıfat bulamadım. ekmek almaya gidiyorum deyip kuğulupark'tan çıkan genç görenleri hayrete düşürdü dedirtmek istemedim arkamdan.

zaman, çalışırken de umarım bu kadar hızlı geçer. saate her baktığımda hayrete düşerim. akşam bir anda olur, hafta sonları yokuş aşağı yuvarlanır gibi gelir, maaşım bir bakmışım elimde ve parasız geçen çok uzun zaman sonrasında kendimi acun gibi hissediyorum. öğrenim kredisini geri ödemenin zamanı gelmişti dostum, lanet olsun. tüm borçlarını bitirdikten sonra da elektrikli bisiklet alıp cia koridorlarında rus ajanı gibi dolaşırım da kimse fark etmez. 

10000 güne hazırlıksız yakalandığımı söyleyebilirim, grafik çalışmalarına ancak bu sabah aç bir beyinle başlayabildim. şimdi de açlık kaynaklı hafif bir baş ağrısı var, dışarı çıkarsam yemek yeyip bira alabilirim fakat geri geldiğimde evi boşalmış bulmayı pek istemiyorum. en azından bilgisayarım kalsın, fotoğraflarıma üzülürüm.

şarjının azaldığını dakikada bir dijital ciyaklamayla belli eden ev telefonunu, gidip şarja koymak yerine pilini söktüm. eğer ev telefonu çalarsa, yerimden kalkmamak için pili geri takıp öyle cevap vereceğim. bu üşengeçlikle yaklaşık 10000 gün yaşadım, bundan sonra da aynı karakterde devam etmeyi düşünüyorum. iş odaklı olursam da efsane olur gerçi, tam emin değilim. 27 ile 28 arası bir şeyden emin olmamakla ve kararsızlıkla geçiyor, 30 arsız bir tur teknesi gibi hızla yaklaşıyor. 

hayatımın en iyi 10'u gibi listeler, bir önceki müziğe dair listenin kontrolden çıkıp bir aileyi yok etmesinden sonra ileri bir tarihe ertelendi. kelime kontrolünde aşama kaydedersem geri dönerim, 11111. gün de fena olmayacak sanki. en azından içki içmek için bahane yaratırım.

şimdi gidip besin ve içecek bir şey bulmalı, aile efradından birileri gelirse de onlara ankara'ya gitmek istediğimi elimden geldiğince iyi ifade etmeliyim. belki seyahat kredisi verirler bir ay vadeyle. üç kırmızının büyüsüyle kuzeye giden otobüsün cam kenarında kendime bir köşe bulabilirim ama bulamayabilirim de.

hepsi ve daha fazlası gün boyu aralıksız yayınlarla bu adreste.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

10000 günümü kaçırmışım ama 11111. günü yakalama şansım var, oturdum hesap yapıyorum şimdi :)

Adsız dedi ki...

http://hp.vector.co.jp/authors/VA014370/jscript/datecalc/dcalc-e.htm
bu site de yardımcı oluyormuş, hesaplarımla tutarlı, 11111. günüme daha 1,5 yıl var

4numara dedi ki...

içki içmek için bahane demişken 11000. günüme şunun şurasında 5 gün kalmış. şimdi çıksam işyerinden ancak yetiştiririm bunun rakısı var şalgamı var humusu var. panikledim anasını satayım.