7 Aralık 2010 Salı

manifesto!

manifestonun ne olduğu hakkında pek bir fikrim yok ama gücünü hissedebiliyorum. havaya kalkmış bir yumruktur belki, belki de chuck norris'in otomatik tüfeklere karşı yaptığı bir döner tekmedir ama döner ekmek değildir. manifesto, "ayağa kalk ve savaş"ın italyancasıdır belki bilemem. ev soğuk, parmaklarımı ısıtmak için yazmaya başladım. okumak insanı ısıtmıyor, bir elim mouse'ta diğer elim sakalımdayken zerre ısınmadım. kafamda kapüşon ayağımda ev terliği, aklımda yarın başlayacağım iş ve yapabileceğimin en iyisinin ne olduğu sorusu. limitlerimi merak ederken, master of puppets çalıyor yüksek tondan.

kendimi önemli bir yarış öncesi kaskını takıp gaza hafiften yüklenen bir yarışçı gibi hissediyorum, pistonlar ısınıp hızlanıyor. tekerleklerden duman çıkıyor, vitesi atmamla ileriye atılmam bir olacak. kesik yol çizgileri birleşecek, yola odaklanıp başka hiçbir şeyi önemsemeyeceğim. sert riflerden sonra gelen master of puppets'ın kadife solosu, işteki ilk haftalarımı geride bırakıp yeni düzenime ayak uydurduğum zaman çalacak kendiliğinden. yeni bir çevre, yeni amaçlar ve başka perspektifler. evde sonsuza kadar oturabilirdim fakat bu bana hiçbir şey katmazdı. azrail bile gelip canımı almaya tenezzül etmezdi, beni önemsemezdi. saving private ryan'daki korkak upham gibi bir duvarın dibinde beklerdim. oysa artık harekete geçmek lazım, kapasitemin sonuna çıkıp daha da ileriye gidip gidemeyeceğimi merak etmek lazım. 

işte bir manifesto gerekliliği de burada ortaya çıkıyor, okurken manifestom manowar'ın heart of steel'iydi. kalabalık bir belediye otobüsünde, trafiğin ortasında sıkışmış kalmışken bu şarkıyı dinler ve yumruğumu sıkardım. öfke beni odaklardı, yumruğumu kaldıramazdım ama bir gün okulu bitireceğimi ve hayallerime kavuşacağımı bilirdim. proje hocasına duyduğum nefret de sabahlarken işime yarardı, gözüme uyku girmezdi yetiştireceğim diye. her şey biterdi, askerdeki not defterimin ilk sayfasına yazdığım "her şey biter orospu çocukları"nın öfkesinden de epey faydalandığımı söyleyebilirim. nefret insanı ayakta tutuyor; öfke, odaklanmasına yardımcı oluyor.

fakat artık o kadar sinirli değilim, sadece kapasitemi merak ediyorum. öğrenebilme ve kendimi geliştirebilme sığamın ne durumda olduğunu, bir mimar olarak nereye varabileceğimi. yaşım daha az, sıfırdan başlayıp her şeyi sistematik bile öğrenebilirim. binlerce sene öncesinden başlayabilirim öğrenmeye sorun değil, önceliklerimin yerini sağlamlaştırmış olurum. 

bakalım, günler ne getirecek ve ne götürecek.







1 yorum:

Adsız dedi ki...

İşini ne çok seviyormuşsun, mies! Bu yüzden çok şanslısın ve eminim ki iyi işler çıkaracaksın. Kolay gelsin.
ÜŞ
http://en.wikipedia.org/wiki/Friedensreich_Hundertwasser