15 Aralık 2010 Çarşamba

baba yorgun

gün boyu devam eden modelleme ve fikir üretme süreci meyvesini verdi, kendimi armut gibi hissediyorum. bugünlük bu kadar benim için yetse de en erken yedide çıkabileceğim yine. mailler beklemez, vatan bölünmez. bir toplantıya meze olacak bugünkü çalışmam. meze demişken de öğlen yemeğine çıkmadım yine. yerimden kalkıp geri dönmek istemedim, akşama iyicene acıkmak ve esaslı bir yemek yemek istedim belki de. hedefim iskender, bir de çorba içtim mi otelime mutlu gitmek için sebebim olur. d&r'a gidip okuyacak bir şeyler de almam lazım fakat bu kitap olmamalı. ucu ucuna yeten harika bir bütçe planım var ve kitabın bu plana suikast girişiminde bulunmasını istemiyorum k edebiyat dergisinin yayın hayatına son verdiğini öğrenmek son üç günün en kötü haberlerinden birisiydi. askerde bile okumayı bırakmadığım, nöbete dahi sırtımda götürdüğüm nefis bir dergiydi, ve bu ülkedeki her nefis şey gibi uzun soluklu olmadı. şaşırmak yerine eski sayılarını bulmaya çalışmam lazım.

geçen sene şimdi gibi, gayet iyi hatırlıyorum o günü, ruh hastası teğmen ilk defa ortaya çıkmıştı. kamuflajlarımızı alalı birkaç gün olmuşken bizi süründürmüş, koşturmuş, suda bekletmiş, bağırmış, hakaret etmiş ve yüreklerimize korku salmıştı. adı kulaklarımıza daha ilk günden gelmişti fakat kendisi ortalarda yoktu. "dikkatli olun" demişlerdi ve "sakın konuşmayın".

esas duruşta beklerken saniyelerin durduğuna yemin edebilirim. kalplerimiz korkudan atmayı unutmuştu, sadece bir uğultu vardı. benimle birlikte bölüğün geri kalanı, o sırada "benim ne işim var burada"yı marş edinmişti. dudaklarımız kıpırdamıyordu ve günün bir an önce bitmesini istiyorduk. yağmurlu ve çok soğuk bir gündü, postallar ayağımı çoktan vurmaya başlamıştı. askerliği bitirmeyi düşünmekten ziyade, o günü bitirmeye çalışıyordum. akşam yemeğinde gelecek felçli hindiyi bile sabırsızlıkla bekliyordum.

bir sene sonrasında ise pek hareketli bir gün geçirdiğimi söyleyemem, zihinsel aktivite açıdan parlak bir gündü ve dış mekan aydınlatma konusunda aşama kaydettim fakat mutfağa kahve almaya gitmek dışında bir harekette bulunmadım. dün yaptıklarımı hemen hemen aynı sırayla yaptım, patron ortalıkta olmadığından daha rahat çalıştım.

şaka maka bir haftamı da doldurmuş bulunuyorum böylelikle, işe alıştım. haftayı yarılamak bile zor gelmedi çünkü ölümcül kurallar yok, daha önce çalışmış olmak epey işime yaradı; leb demeden leblebiyi anlamak diyalogları azalttı, işleri hızlandırdı. 

havalar biraz düzelse akşamları spora da başlayacağım ama zaten soğuk bir ofiste çalışıyorum, odanın şofbeni ise rahmet okutan cinsten. sağlıklı yaşam için spor yapmaya çalışmaktan daha zararlı bir şey düşünemiyorum şu anda. giderken şans topu aptallığını da oynayayım. uğurlu rakamların günüdür belki, başka hiçbir zaman yan yana gelmeyeceklerdir bugünden başka? pişmanlıkla kavrulan bir somon olmak istemediğim içinde yavaşça uzayayım da gideyim. bir gün daha biter esteban.



Hiç yorum yok: