22 Aralık 2010 Çarşamba

bir gün daha biter

yalan ve dolanla biten bir gün daha, dev takvimden bir yaprak daha koparıp pencereden aşağıya bırakalım. alışmak sevmekten daha zor gelir mi bilmem ama kabullenmek konusunda iyi aşama kaydediyorum. günün geri kalanından net bir beklentim yok, sadece migrosa gidip leziz birkaç meze aldıktan sonra otele gideceğim. televizyon izlemek bir şey ifade etmediği gibi kitap okumak için de zihnim fazla dolu. huzur'un sayfalarında takılı kalacağıma eminim. film izlemek istesem, tek opsiyon olan sinemalarda da adam gibi bir film yok. seçeneklerle aklımı bulandırmayayım, belki gelecek ay tamamen başka bir hayatın içerisinden girerim bu korunaklı alanıma. iş konusunda endişelerim devam ediyor, hala klima takılmadı ve üşümekten sıkılmış durumdayım. iş arkadaşım ise her akşam üstü morarıp donma tehlikesi geçiriyor. öğlen yemekleri ve standartlardan yine bağımsızım, oysa kurumsal bir işe girmek istemiştim. tek isteğim allah'ın belası kurumsal bir yere girmek ve haftasonlarımı dilediğimce geçirmekti. mesai saatleri belli olan, işimin tanımlandığı ve öğlen yemek aramın diğer insanlar gibi olduğu. şimdi ne yapıyor olduğumdan tam emin değilim, patronun yüzünü beş dakika ancak görüyorum.

---- bir gün sonra ----

dün dediklerime aynen katılıyorum, henüz bir değişiklik yok. sadece projede elli santimlik küçük bir oynama meydana geldiğinden, iki gündür uğraştığım şeyler yalan oldu. insanlık için küçük ama benim için büyük bir elli santim. olsun yaparım, vakit daha erken. hem haftanın yarısını da bu akşamdan itibaren bitiriyor olacağız. gelecek hafta da koca yılı bitiriyoruz insanlık olarak. sayılar, dosyalar, programlar, özgürlükler, çarşı izinleri, evraklar, belgeler, emredersinizler, aylaklıklar ile geçen kısmen dolu 2010'u geride bıraıp 2011'e gireceğim ve yeni yıldan fazla beklentim yok. fazla musallat olmasın yeter, bir de öğlen yemeği diliyorum evet. hemen ofisin karşısındaki ev yemekleri yapan yere gidip on lira üstü vermek istemesem de fast food alternatifleri, benim için artık alternatif değil. pek konuşmaz oldum, sadece akşamları erkenden uyuyorum. yazı konusunda da bir ilerleme kaydettiğim yok çünkü ne yazacağımı planlamıyorum, bir sonraki cümlenin ne olacağı konusunda en ufak bir fikrim yok. noir desire'in solisti bertnard cantat'ın kız arkadaşını döverek öldürdükten ve sekiz yıl yattıktan sonra özgür kaldığını bu sabah öğrendim daha, sekiz seneye yakın zaman ne çabuk geçmiş. 

bir araf'tayım her zamanki gibi, odaklanmaya çalışmaya odaklanıyorum. model yapmak yerine fotoğraf çekmek daha güzeldi belki ama şu an elimde canon'um değil, mouse'um var. autocad, cinema4d ve 3ds max açık, yemek yeyip gelmemi bekliyorlar. dışarıda hava güzel, çocukların sesleri geliyor. belki deniz kenarına gidip engin mavilik katarım hafiften kararan ruhuma. belki de sadece yüzümü duvara dönüp yemeğimi yerim. neyi biliyorum ki?



Hiç yorum yok: