5 Aralık 2010 Pazar

yakında yazacaklarım

1. ekrandaki göz: babamla galatasaray-kasımpaşa maçı izlemek için girdiğimiz mekanın sigara içilen bir kumarhane olması, televizyonun karşısında dumandan yanan gözlerle maç izlemeye çalışırken hemen arkamızdaki masada hile yaptın-yapmadın üzerine bir tartışma çıkması. benim, biraz sonra ensemden içeri girecek bir kurşunun tedirginliğinde sabri sarıoğlu izlemeye çalışmam. babamın gs sevdasının bizi ne hallere düşürdüğü. arka masada alevlenen tartışma sonucu ensemden giren kurşunun sol gözümden çıkması ve sol gözümü lcd ekrana yapıştırması. son gördüğüm şeyin, bana bakım sol gözümün olması. tarantinoesk bir vahşet olmasını istiyorum bu yazının, ben ve babam dışında kimse sağ çıkmayacak. ben de hayatımın geri kalanında korsan gibi dolaşacağım. hem de beyinsiz olarak. 

2. yazın gittiğim yerlerin kışın düştüğü hal. terk edilmiş, yağmur altında kalmış, denizde kimse yok. bulutlar tüm göğü kaplamış, yollar sakin. erkenden kararan hava ve belki azizlerin yalnızlığı. tek tük aileler var, evin reisleri balık tutarken çocukları top oynuyor. birlikte vakit geçiren anne-baba ve çocuklar üzerine, kendi ailemden çıkıp genellemeye çalışacağım bir şekilde.

3. ludwig mies van der rohe ile diyaloglar, sonunda mimarlık ofisinde çalışmaya başladığım için hakkını helal ediyor. her sabah bir saat konuşuyoruz, bana fikir ve ilham veriyor. gerçek bir mimar olmama yardım ediyor. fakat bunun için mies üzerine sağlamından bir kitap bitirmem ve eserlerine dair ne varsa okumam lazım. bu da yakında yazacağım anlamına gelmiyor. 

4. askerlikteki ilk günüm. inzibatlar alıp kışlaya getiriyor, çok yağmurlu bir gün. yeşil don- fanila dolu bavulumla bir sundurmanın altında bekliyorum. uzun boylu bir çocuk geliyor benden sonra, adanalı olduğunu söylüyor. ilk defa askeri bir alana adım atmış olmamın tedirginliği. önümüzdeki aylarda bu kışladayım, land rover'lar önümden geçiyor fakat vakit geçmek bilmiyor. öğlen yemeğine götürülüyoruz, sonraki ayların fragmanı gibi geçiyor yemek. hindi var. adanalı olduğunu söyleyen uzun boylu çocukla, söz konusu günden yaklaşık on bir ay sonra adana'da bir mekanda bira içiyor ve ilk gün üzerine konuşuyoruz. her şey geride kalmış, oysa bir sene bile olmadı.


Hiç yorum yok: