13 Aralık 2010 Pazartesi

otel günlükleri

klimasının bağımsızlığını ilan ettiği, televizyonunun ise göstermesi gereken görüntünün dörtte üçünü bir zahmet gösterdiği, duvarlarının diyagonal, lobisinde bir kedinin sürekli tavana baktığı epey tuhaf bir otelde ilk gecemi bitirmiş bulunuyorum. pazartesi sabahı bir otel odasında kalkmak ve "benim ne işim var burada" demek epey ilham verici, yeni yeni yazacak şeyler ortaya çıkarken bir önceki yazacaklarımın üzerini kapatıyor. otelde internet yok, olsaydı eminim ki kendine özgü olurdu. tavanda pervane var, ipi çekince çalışıyor fakat kapanması aynı kolaylıkta olmuyor. ikinci dünya savaşından kalma bir uçağın pervanesi gibi, yerinden çıkacak olsa beni ikiye bölecek. düzenimi hafiften kurdum, işin güzergahı belli olmadan eve çıkmak gibi serüvenlere atılmayacağım. beni rahatsız eden birkaç konu var:

1. odada ısıtma teknolojisi yok, model yapan kutup ayısı gibi gözüküyorum üst üste giydiğim şeylerden dolayı. antalya diğer şehirler kadar olmasa da soğuk, binanın yalıtımı ise barcelona karşısında savunma yapmaya çalışan orta sıra takımından hallice. klimanın bir an önce takılması lazım, yoksa birkaç güne bacaklarım kesilme tehlikesi geçirebilir.

2. öğlen yemeği için zaman yok, anasını satayım çizdikçe çiziliyor. yemeğe çıksam da kendi cebimden ödemek zorundayım. bu da ufak da olsa can sıkan bir detay, parasıyla rezil olanlar kervanının lideri gibi dolaşmak istemiyorum. zaten otele dün 500 kağıt bayıldım. bir ay için fena değil, deniz manzarası da ikramları oldu. antalya'nın görkemli dağlarını lacivert bir denizin üzerinden yükseliyor görmek sevindirici. havalar epey soğuk olduğundan dışarıda fazla dolaşmıyorum şimdilik, bakalım zaman bize her şeyi fısıldayacaktır.

tabii, bu iki maddelik pürüzler, bizimkilerin moralini bozmaya yetti. genelde üzülmesinler diye gerçeği onların duymak istediği şeye dönüştürürdüm fakat artık yalan söylemeye çalışmıyorum. doğruyu söylemek, en son ne yalan uydurduğumu hatırlamaya çalışmaktan daha kolay. yine de işin yoluna gireceğini düşünüyorum, biraz sıcaklık biraz da yemek. şimdi yemeğe çıkacağım, çok da taviz vermemek lazım. 

en azından render alırken bir şeyler yazabiliyorum, ortalıkta fazla adam dolaşmıyor. sayısal loto da yine çıkmadı. iki bilerek, bir sonraki haftaya devrettim. bu hafta değil belki ama bir gün mutlaka.



Hiç yorum yok: