27 Aralık 2010 Pazartesi

sırt çantamda kirliler

sırt çantamda kirliler, gelecekte bir günde yazmayı düşündüğüm bir hikaye. konusu, hafta içi otelde kalıp hafta sonları ailesinin yanına giderken gelecek için planlar yapan genç bir adamın, o farkında olmadan geçen son saatleri. bindiği minibüs yaklaşık yarım saat sonra hatalı sollama yaparak karşı yönden gelen bir kamyonun altına giriyor, son dakikada bile "gelecek sene şimdi gibi ne yapıyor olacağım" diyen adamın son gördüğü, kuvvetli bir ışık; son duyduğu ise metalik bir feryat oluyor. ayaklarının dibinde ise hafta içi giydiği için kirlenen çamaşırların olduğu üzerinde impossible yazan bir sırt çantası var. bu hikaye ise bu cumartesi ailemin yanına giderken hatalı sollama yapan minibüsün sol arka tarafında aklıma geldi. death'in voice of the soul'unun ne kadar muazzam olduğunu düşündüğüm sırada başka bir aracın farlarıyla yüzleşmek zorunda kaldık. minibüsümüz küçük ve beyaz bir tavşan gibi kalmak yerine kendi şeridine girdi, ben de sırt çantamda kirlilerle eve ulaşmayı başardım. çorba, balık ve patates kızartmasına balıklama atlayıp aç ve sefil geçen hafta içlerimin acısını çıkarttım. her hafta, sanki aylarca başka bir yerde yaşadıktan sonra eve döndüğüm o güzel hisleri yeniden yaşıyorum ve her pazar yeniden gurbet sancısı çekiyorum. "sırt çantamda kirliler" de bu arada kalmışlığın belli belirsiz farkında olan, ölümü pek düşünmeyip birdenbire bununla yüzleşmek zorunda kalan genç bir adamın farkına varmadan geçen son saatleri üzerine olacak. maaşını almasına birkaç günü kala hem de.

Hiç yorum yok: