17 Aralık 2010 Cuma

sahaf

sanki yaşadığım şu an; bir rölöveyi bitirmeye çalışıp akşam ne yapacağımı bilmemem, cuma gününün haftanın son günü olmasını istemem, yirmisekize sürüklenen yaşım, hafif sıkılan canım ve konuşmak istemeyişim, uzun seneler sonra eski kitaplarla çevrilmiş bir sahafta oturup kitap okurken geçmişe yaptığım küçük bir yolculuk gibi. şu anki halim küçük bir düş, küçük bir geriye dönüş. gerçek ise, eski bir kitabın ortasında okumaya ara verip karşısındaki kitaplara bakan yaşlı bir adam. en sonunda kitapların çağrısına dayanamayıp buna boyun eğmiş ve hayatının geri kalanında bu kararından hiç pişman olmamış sessiz ve derin bir adam. gençliğinin bilinmezliğinde şehirden şehire sürüklendiği yılları ve mecbur olduğu için katlandığı türlü sıkıntıları düşündükten sonra kitabına geri dönecek. belki bir bardak çay koyar kendisine belki de bir müşteri gelir ve "geçen ay şu kitabı sormuştum, geldi mi?" diye sorar. genç ve hevesli çocuğun, yolda'nın eski baskılarından birisini sorduğunu hatırlayan yaşlı adam da üzülerek kaşlarını kaldırır. genç gittikten sonra çayını karıştırır ve ara verdiği kitaba devam eder. bu kitap ise, yolda'nın yaklaşık yarım asırlık bir baskısından başkası değildir. kimseyle paylaşmayacağı tek hazineye gözü gibi bakarken, akşam yavaşça şehrin üzerine iner. bir yerlerde yağan karın soğuğu kapının altından sızar ve ihtiyarın dizlerini sızlatır. bu sefer kapıda bekleyen başka bir genç değil, çetin bir kıştır.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

burası aslıhan pasajındaki yüzlerce tasarım dergisinin bulunduğu, sağ tarafının uzun ince bir yol olarak devam ettiği sahaf değil mi?:)

mies dedi ki...

evet o, adı da önder olması lazım:)