28 Haziran 2011 Salı

tünel

"yıldız teknik üniversitesi'nin arşiv deposuna ulaşan çok gizli bir tünel açığa çıkarıldı, tünelin yaklaşık elli sene önce diplomasını bir türlü alamayan birisi tarafından kazıldığı tahmin ediliyor."  -hürriyet (14 ekim 2059 tarihli sayısından)


elli sene önce...


diplomasına kavuşmak için güneyden gelen; ateşten canavarlar, gölgeden ruhlar, gökyüzünü boydan boya geçen şimşekler ve hatta ölümsüz muavinler ile savaşan genç adam, hızlı geçen bulutların güneşi kestiği bir istanbul sabahında elinde kazı aletleri ile okulun izbe bir köşesinde ayakta dikilip eldivenlerini taktı. madem diplomasını vermeyeceklerdi, gidip kendisi alacaktı. sabaha kadar tünel güzergahını, çökmemesi için gerekli payandaların teknik özelliklerini, aydınlatmayla havalandırmaya dair detayları çözmüş, sabah ezanı ile birlikte tüm planı aklına kazıyıp krokileri ve hesapları yakmıştı. beyninin kıvrımlarındaydı tüm şema, bu şemanın ucunda da üzerinde "mimarlık yapmaya hak kazanmıştır" yazılı yaldızlı bir kağıt. halis el yazısından, bir hattatın elinden çıkmışçasına muntazam.


deli gücüyle yumuşak toprağı kazmaya başladı. çıkan toprağı, ağaçların sık olduğu tarafa yevmiyesi 50 liradan tuttuğu öğrenci görünümlü bir işçiye taşıttı. oldukça hızla ilerliyordu tünel, atıl durumdaki binalardan ahşap parçalar söküyor ve bunlardan payandalar çakıyordu. birkaç küçük bağış ile elektriği de çekmişti okuldan, çok yorulunca kantinden domatesli karışık tost yahut nohutlu pilav da getirtebiliyordu. şantiye masrafları için fotoğraf makinesini satmıştı, hesaplarına göre bir hafta içinde bitecek tüneli yaklaşık yirmi kişiye kiralayabilecek ve kara bile geçebilecekti. öğrenci işlerinin acı çektirdiği huzursuz bedenler, mies tunneling co. sayesinde derhal diplomalarına kavuşacaktı.


kazdıkça kazdı, aydınlatmasıyla ve havalandırma delikleriyle gerçekten güzel bir tünel olmuştu. gece tüm ışıkları yaktığında, yıldız geçidi gibi oluyor ve olimpos gecesinde gökyüzündeki yıldızlara bakıyormuş gibi hissediyordu. diplomasına ulaşmaya az kalmıştı, yaldızlı yavrusuna kavuşacak ve evdeki duvarına asacaktı. önüne bir tane camlı masa, iki koltuk ve halis deriden sümen bulacak, yazıhaneye çevirecekti odasını. kepli bir fotoğraf da ayarlarsa, hayatının geri kalanında "mimarlık yapmaya hak kazanmıştır" yazısı önünde bekleyebilir ve hiçbir şey çizmeden ortalıkta dolaşabilirdi.

arşive ulaşmasına birkaç metre kala, iyi çakamadığı için üzerine binen yükleri taşıyamayan payanda birden parçalandı. elinde proje paftalarıyla okullarına giden iki tane güzel kız, duydukları çatırtının nereden geldiğini merak edip etraflarına şaşkın ördek gibi baktılar ama sesin nereden geldiğini çıkaramadılar. diplomasına ulaşmak için köstebek gibi yerin altından ilerleyen genç adam toprağın altında kalmıştı ve hava gittikçe azalıyordu. ölmesine değil diplomasını eline alamamasına sinirleniyor ve bir daha hiçbir hayatında okumayacağına dair yemin üzerine yemin ediyordu. bir sonraki hayatında zeytin ağacı olmayı dileyip gözlerini kapattı, her zaman ağaç olmayı dilerdi ama her seferinde talihsiz bir insan olarak dünyaya gelirdi. paratoner gibi dolaşır tüm şimşekleri üzerine çekerdi.

ölüm onu ayaklarından geriye çeken bir canavar gibi gelmişti bu sefer de, tünelin içinde birisi onu sürekli geriye çekiyordu. ölmediğini ve işçisinin tüm gücüyle onu dışarıya çıkarmak istediğini fark ettiğinde ağzı toprakla dolu olduğu halde gülümsedi. yeniden güneşi görecekti, belki de diplomasını eline alacaktı. tünelden güç bela dışarı çıktı, bulutların arasından çıkan güneş dişlerinin arası hafiften ayrık genci aydınlatıp onu kutsadı. işçisine sarıldı, ilk projesinden kazandığı parayı ona vermeye karar verip sırt çantasından temiz giysileri çıkardı. tünel ile olacak iş değildi, yıllarca beklemesi gerekse bile bekleyecek ve insan gibi alacaktı diplomasını. gerçi birkaç imza demişlerdi, bir haftaya biteceğini de eklemişlerdi. tüneli kazmaya başladığından beri geçen sürenin beş hafta olduğunu ve diplomasının çoktan hazırlanmış olabileceğini düşündü.

arşive gidip gerekli evrakları tamamladı. öğrenci kimliğini teslim edip mezunlar derneğinden kartını aldı. kemik gözlüklü adam raflara gidip elinde kocaman bir zarfla geri döndüğünde, dişlerinin arasında toprak kalmış genç bunca eziyeti boşa çektiğini düşünüp adamın kendisine uzanan elini öpmek istedi. sonunda diplomasını almıştı fakat tüm parasını tünele verdiğinden bira içecek parası dahi kalmamıştı. okuldan çıkıp eski günlerdeki gibi serencebey parkı'ndan aşağıya vurdu kendini. tünelin ne zaman ortaya çıkacağını merak etti, belki tünelin sahibi olarak bir röportaj bile verebilir ve artık eskimiş diplomasıyla fotoğraf makinelerine yeni yaptırdığı arası boşluksuz porselen dişleriyle gülümseyebilirdi.




3 yorum:

takeit dedi ki...

hiç de uçuk bir fikir değil. diploma almak için temmuz sıcağında bir hafta okula gidip geldiğimi ama iki adım ötemde duran diplomayı saçma sapan sebeplerle vermediklerini hatırladım. en sonunda cinnet geçirmiştim kendi çapımda arşivin önünde. neyse, en azından öğrenci işlerindeki kötü anılar nostaljik hislere kapılmayı bi nebze önlüyor.

otomatik alice dedi ki...

dimi diploma diye uğraştığın şey "mimarlık yapmaya hak kazanmıştır ibaresi" ki o hak bile yok aslında. almasanda olur bence. bırak huzur içinde çürüsün o kağıt.

mies dedi ki...

diplomamın hangi cehennemde olduğunu bile bilmiyorum, toprağa karışsın, lif lif ayrılsın. autocad kursuna gitsem de bir şey değişmeyecekti hayatımda. en azından şimdiki durumuma göre.