22 Haziran 2011 Çarşamba

wednesday cohen

müzik bağımlılığımı tam kontrol altına almış, hatta yok etmek için mustafa sandal'dan onun arabası var'ı bile ardı sıra dinlemişken; öğlen saatlerinde dingin bir ses, eve girip marketten aldıklarımı tezgaha bırakırken beni kıskıvrak yakaladı. leonard cohen içeriden famous blue raincoat'u söyleyerek çıktı. kolayı dolaba koydu, zoru kendine sakladı. saklama kabının içindeki yaprak sarmalarının bir kısmını porselen tabağa dizdi, ekmeği poşetten çıkardı ve akşama şarap içelim dedi. tamam dedim, içelim. içtikçe güzelleşsin hayatımız, yalnız başınalığımızı kutlayalım bir çarşambanın, perşembeye yanaşan güvertesinde. eve girer girmez açtığım iki pencerenin oluşturduğu cereyanın ortasında duran bu yaşlı adam yavaşça silinip giderken, yapraklar da, hafiften ısınmıştı. süzme yoğurduğunu bir tabağa yayıp, bir bardak da kola doldurdum. dışarısı sıcak ve tenhaydı, çocuklar akşam saatlerini bekliyordu oyunlara başlamak için. yaz tatilinin ilk haftasındaydılar, son pazara daha vardı.

akşama migros'a uğramalıydım artık, loş ışığın duvarları belli belirsiz aydınlattığı bir zamana çapamı indirmeli ve orada biraz durmalıydım. yaşlı adam geri gelmeli ve mırıldanır gibi şarkılar söylemeliydi. merkezinde şarap olan bir gezegen olmalıydım bu akşam. bir çarşambayı daha sessiz sedasız, duvara bakan gözlerle uğurlamalıydım. bir perşembe daha gelmeliydi her perşembe olduğu gibi, hafta sonunun yaklaştığını ve az kaldığını söylemeliydi gözlerim kapalıyken. öperek uyandırmasın, temas etmesin. yüzümde dudak ya da nefes istemiyorum, dudağımın üzerinde kuruyan şarap yeter bana. şarap içtiğim yerlere gönderdiğim ruhumun, rüyama getirdikleri yeter.

neydi tekirdağı'ın güzelköy'ü müydü, manastırın yıkık duvarında sonlanan asma bahçeleri olan? nevşehir'in ortahisar'ı mıydı yoksa bir gün batışına daha kadeh kaldırdığım. bir yurt odası mıydı penceresi istiklal'e bakan? yoksa şirince miydi willy ile birkaç şişe alıp daha öğlen demeden, bir ağacın altında içmeye başladığımız? geçmiş eriyip birbirine karışıyor; toprağın içindekiler nasıl üzüme, oradan da şaraba geçiyorsa, geçmiş günlerim de bu yazıya dönüşüyor.

leonard cohen, bu gece şarap içelim diyor. içelim o zaman.





Hiç yorum yok: