22 Haziran 2011 Çarşamba

drink drunk

biraz fazla mı içtik esteban?

what was everything?

kırmızıya girersem siyahtan çıkarım; hazır içmişken dibini görürüm. kırmızımın o başkasına benzemez tadını damağımda dolaştırıp seçici geçirgen hücre zarından içeri, golgi aygıtının yanından çekirdeğe yollarken black dinlerim. öyle bir dinlemek ki, denetmenler black içtiğimi zanneder ama ben the red'ten başkasını koklamam. pearl jam'in black'i kulaklarımdan içeriye dökülüp, çekiç-örs ve üzengi kemiklerimin yanından geçtikten sonra ben de kendimden geçerim. müzik, bana kendimi verir. olduğum ve olmak istediğim insan arasındaki kesif uzaklığı sıfıra indirger. 

tuhaf günler yaşadığım doğru fakat yine de buzlukta bir süre yaşadıktan sonra öğlen saatlerinde tezgahın üzerinde çözülmeye bıraktığım patlıcan tava temelli bir yemek beni rahatlatıyor. eğer sızmazsam acıkacağım ve mikrodalga fırının tahmin edilemez sinsiliğine bir tabak yemek koyacağm. sızarsam da canım sağolsun, uyanınca kaşar eritirim bir ekmeğin üzerinde. işe her zamanki gibi on dakika geç gider, gider gitmez power düğmesine basar ve akşama kadar beklerim.

bir mimarın 21. yüzyıldaki günlüğünden bahsedersem: iş yok amk. akşama kadar tuhaf şeylerle uğraşıyorum, araba modellemeye devam edip bir yandan da scrabble oynuyorum. bugün yaklaşık yirmi galibiyetlik bir seri yakalayıp kazanma yüzdemi yüzde elliye çıkardım. odaklanıp sinirlendiğim zaman en güçlüleri bile yenebiliyorum fakat her zaman odaklanamıyorum, bazen henüz közlenmiş bir patlıcan gibi davrandığım doğru. daktilo gibi ses çıkaran klavyemi ve badilerimi seviyorum.

badilerim: artık yazmayan, şimdiye kadar yazdıklarını ise ne yazık ki hunharca silen şahane insanlar. diyecek bir şeyim yok, sourtimes bu sefer leoparın kuyruğunu tuttu gibi. zamanda yolculuk mümkün olsa bundan on sene öncesine giderdim fakat o da olmuyor bir türlü. zamanda yolculuğu bırak, calrose ile baldo pirinç arasındaki farkı anlayamadığım için migros'tan elimde sadece biralarla çıkıyorum.

baldo, pilav için daha uygundu sanırım. tipi güzeldi, kadirşinastı ve benim kadar saçmalamıyordu. uzun geceler boyunca pilav yapmak ve suyunu çekmesini beklemek isterdim fakat günlerim sayılı biliyorsun. azalıyorum, yarılanıyorum ve yok oluyorum.

haberin yok. ölüyorum



5 yorum:

Adsız dedi ki...

yazıyı anlayamayacak kadar yorgunum. direndim okudum. pilav mı dedin?

4numara dedi ki...

son zamanlarda araya serpiştirilmiş "duman" lar görüyorum...

mies dedi ki...

içince duman sızıyor vücudumdan, tamamen tesadüf olmuş da ben bu yazıyı ne zaman yazdım hatırlamıyorum. tek bir cümlesini bile.

4numara dedi ki...

vay anam vay...bi ben beceremedim şu kendini kaybedebilme işini...hep mi ayaklar yere basar, sıkıldım ulan...

mies dedi ki...

aile kurmuş adamın ayaklarını yerden kesmeye hakkı yoktur, doğrusunu yapıyorsun. ben de senin gibi olacağım inşalla. evli, çocuklu ve kadrolu!