9 Haziran 2011 Perşembe

rain down on me



havanın taşıyamayacağı kadar nem, bulutların sırtına binip gökyüzünü boydan boya kapladı. ışık azaldı, rüzgarlar ve gök gürültüleri ise saklandıkları yerden çıkıp etrafta dolaşmaya başladı. nemin içime verdiği sıkıntı da yağan yağmur ve toprağın kokusuyla hafiften azaldı. kollarımı açarak yağmurun altında durasım ve radiohead'in dediği gibi "rain down on me" deyip bekleyesim var. tepeden tırnağa, saç diplerimden ayakkabılarımın içine kadar ıslanayım. evime girdikten sonra penceremi açıp, doğanın rayihasını evin iki odasına doldurayım. bir orman vakti olsun, daha kuzeyde bir köyü hayal edeyim. seni, beni ve bizden geriye kalanı düşüneyim biraz da. ayakların kumun içinde kaybolsun, patara'nın uzak sahillerinde kıyıya vurmuş bir ağaç gövdesinin yanında duralım. yağmur biz nereye gidersek oraya gelsin, fırtınalar da önümüzdeki denizi birbirine katsın. dibin kumları yüzeye çıksın, her şey rengini kaybedip griye çalsın. yağmur, gök ile denizi birleştiren bir köprü olsun. ya orada ya da başka bir yerde olalım. burası olmasın. etrafımızda duvara, tepemizde tavana, penceredeki cama ihtiyacımız yok. sırt çantalarımızdan içeri su sızsın, büyülü havlular omuzlarımızı örtsün. güneş çıkarsa kururuz, çıkmazsa da canı sağ olsun.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

kıyamammm nasıl aşık bu:))
romantik bir paragraf,
keep going mies!!