9 Haziran 2011 Perşembe

return of the varak

"bu masanın arkasına şöyle varaklı bir ayna düşünüyorum"

varakla uğraşmayalı birkaç ay olmuşken, yeni yapılacak bir butik için rölöve almaya ve işverenle konuşmaya, aklında dolaşan tilkileri bir kağıda aktarmaya gittim dün. küçük ve sevimli bir butik olacakmış, hemen tavandan siyah taşlı bir avize de kasap vitrinlerindeki koç billurları gibi sarkacakmış. raflar ve askıların nasıl olacağını da, başka mağazalardan iphone'u ile çektiği fotoğraflarla tarif etti. tarif ederken ellerini kollarını hararetli şekilde salladı. dışımdan hımm, içimden offlayıp işe koyuldum. önce kağıda planı çizdim ve başladım ölçülendirmeye. nasıl olsa sabunlayacağımı bildiğimden 120.2 'yi 120'ye, 56.9'u da 57'ye yuvarladım. düz gözüken duvarların hiçbirinin düz olmadığını bir kez daha anladıktan sonra, işverenle bir kez daha konuştum. kadife koltuklar da olacakmış, yaz sıcağında ölü kediye oturur gibi oturacakmış insanlar. iç mimarlıktan hiç hoşlanmadığımı ve bunun ne istediğini bilen kadınlar yüzünden olduğunu düşündüm. akıllarında sonsuz bir dünya kuruyor ve bunların gerçekleşmesini bekliyorlardı. vitrin vitrin dolaşmaktan dolayı bir sürü parametreyle ağızlarına kadar doluyor ve konuşmaya başlayınca da susmuyorlardı. 

ofise geri dönüp rölöveyi bilgisayara aktarırken, bir yandan da yönetici odasının render'ı devam ediyordu. görsellerde çıkan ufak tefek hataları photoshopla düzeltirken yine araç çubuğu resmi geçite dönmüştü. rölöveyi alıp çizenin, 3d işlerle uğraşanın ve bir başka zamanda kesitlere girişenin aynı kişi, o aynı kişinin de ben olması aklımı karıştırdı. neydi lan bu böyle? küçük ofislerin bir handikapıydı tabii ki bebeğim, akşam olunca sanki kilometrelerce koşmuş gibi yorulmamın altında yatan gümüş pullu yılandı. gözlerimi açamıyor ve sadece uyumak istiyordum. rüyamda bile tavan görüyor ve fırsat bulunca save ediyordum.

mimar mı oluyor yoksa mimarlıktan uzaklaşıyor muydum? tek bildiğim sabah kalktığımda beş dakika daha deyip alarmı biraz daha ötelemek oluyordu. işe dönünce beni varak, avize ve şamdanlar bekliyordu. işlemciler ısınıyor ve birkaç kendini bilmez program, yanıt vermemeyi tercih ediyordu.



1 yorum:

otomatik alice dedi ki...

evet aynen öyle.