7 Kasım 2010 Pazar

pazar akşamı

son iki günde ne yaptığımı konu alan ve başlığı "olimpes" olan yazıya giremedim bile, pazar akşamı tüm kütlesi ve yoğunluğuyla elimi kolumu bağladı. bir yandan liverpool-chelsea maçına link ararken maçın başlamasının üzerinden yarım saat geçmesi, bir yandan da gta oynayan kardeşimin bilgisayarından gelen silah sesleri canımın yarısını götürdü. pazar akşamı sinsi bir yılan gibi geldi ensemden soktu, gayet güzel geçen ve olimpos'ta pes oynayarak taçlandırdığım son iki günün özeti de başka bir güne kaldı. cümleye giremedim, ne yaptıysam olmadı. eğer bir yazar olsaydım ve yazmam gereken zamanda bu kabızlıkla yüzyüze gelseydim, gerçekten toparlaması uzun sürerdi fakat şükür ki yazmakla mükellef değilim. neyle mükellef olduğum da belli değil arkadaş, işe girmedikçe kendime olan inancım azalıyor, bunlar azaldıkça da daha az takmaya çalışıyorum. diplomam olmasa, lise terk olduğumu bile iddia edebileceğim fakat şu anda hangi cehennemde olduğunu bilmediğim kenarı yaldızlı bir diplomam var. evet evet, kafamı siken tam olarak silah ve çarpışma sesleri. başım hafiften ağırlaşırken, torres "sakın vazgeçme" makamından iki tane golü daha ilk yarıdan chelsea kalesine yolluyor.

evet, bu sırada maç devam ediyor. izlemek istesem de hiçbir mekanda bunu yapamazdım. çünkü spormax yayını olan kıraathaneler trabzon-gassaray maçını veriyorlar. çünkü, bu küçük ilçede liverpool üzerine bir şeyler düşünen tek bedevi benim, önümüzdeki otuz altı sene de bu değişmeyecek. sadece bugün istanbul'da olmak ve irish pub'a gidip ingiliz spikerden maç izlemek istedim. barcelona ve real madrid maçları, futbol izleme kotamı bu akşamlığına doldurup da taşırır, gece yarısı olmadan da sarı ve kalın yorganın altında uzun bir uykuya daha dalarım.

son iki güne dair her şeyin zamanı ne yazık ki şimdi değil, pazar akşamı kendisinden başka bir şeye yaşama şansı vermeyen ölümcül bir hastalıktır. insanın başına haftada bir gelir.

Hiç yorum yok: