3 Kasım 2010 Çarşamba

rastgele #2

rastgele #1'den sonra, bilişimciler bunun ikincisini asla yazamayacağımı ima eden yazılar yayınladılar, arkamdan güldüler fakat öyle olmadı. sadece blogun konsepti üzerine belirsiz fikirlerim vardı ve biraz önce bu fikirlerim nihayete erdi. blogun konsepti, blogun konsepti üzerine tek kelime etmemek olacak. allah konseptin de, tasarımın da, vizyonun da belasını versin ne diyeyim, mağdurum. o zaman başlayak:

1. şarkı: rod stewart - sailing

antipatik rod stewart ve onun yapılı saçlarını sadece bu şarkı için seviyorum. her adımda zenginleşen, geri vokallerle tamamlanan enfes bir parça bu, bir zamanlar ingiltere ve amerika listelerini alt üst ettiğine ve rod'a plak kazandırdığına bile yemin edebilirim. bu şarkıya dair hafızam, bir kitapta saklı. hayali grup frozen gold ve onun talihsiz basçı weird'i konu alan espedair street'te karşıma çıkmıştı. frozen gold'un şarkısının önüne geçmişti ve kitabın karakteri, bu şarkıya hak ettiği değeri vermişti. kahraman olmak için doğan adamlar vardır, bu şarkı da hit olması için bestelenenlerden. çıkar çıkmaz pelesenk olacağı ve türler üstü bir hakimiyet kuracağı kesinleşenlerden.     denizin üzerinde sakince giderken şarkı anlamını tam bulsa da, aşık olanlar, ayrılanlar, karasal iklimlerde üşüyenler bile kendinden bir parça bulur, akıllarına deniz gelmeden şarkıyı tekrar tekrar başa sararlar. güzel olacağı, akla düşen ilk andan itibaren belli olan enfes bir çalışma bu. içerken de dinlenir, uyumaya çalışırken de.

2. şarkı: jeff buckley - hallelujah

bu başlangıcı ve sonu belli herhangi bir şarkı değil, bu kiliselerde yankılanan bir ilahi de değil. bunu, bir insanın söylediğinden de pek emin değilim. bu, insanın aklının almayacağı fakat her nasılsa adına jeff buckley derler, bir ademoğlu tarafından söylenmiş bir vahiyden de fazla bir şey olsa gerek. tanımlayıp sınırlandırmaya çalışmak bile insanı günahkar yapar, cehenneme bir adım yaklaştırır.

may be there is a god above, derken şarkı istanbul'daydım. sadece jeff buckley dinlemek için yaşıyordum o gece. içkiliydim muhtemelen, şarkı devam ettikçe bulutlar biraz daha yaklaştı iyice duyabilmek için. penceremin önüne kadar indiler, içeri girsinler diye yerimden kalkıp pencereyi açtığımda, o geceye özel bir yağmur başlamıştı. tanrı ağlıyordu sanırım, bu ses ona bile fazla gelmişken benim elimden bir şey gelmezdi. o gece, tek bir ses bile çıkarmadım. açık pencereden yağmur girdi odama, perdeler uçuştu. her yudumda biraz daha sarhoş oldum, biraz daha erdim. jeff buckley'e ağıt yaktım yağmurun aniden bastırdığı bir temmuz gecesi. istanbul'daydım.

3. şarkı: linkin park - a place for my head

bu kesinlikle izmir'deki öfkeli günlerime ait bir şarkı, okulda açılan tezgahtan aldığım mp3 cd'sini bir internet kafede dinlemeye gitmemin belli başlı sebebi. hedefsiz bir nefretim vardı, odaklanamıyordum, tercihlerimde başarısızdım, bir şeyleri değiştirmeye olan inancım azalıyor ve okuldan hiçbir şey anlamıyordum. kafam ağırlaşıyordu, içsem bile yatışmıyordum. birisinin bana bağırmasını istiyordum delice, bağırıp da aklımı başıma getirmesini. kim olduğumu, ne yapmaya çalıştığımı. kaç yaşındaydım? on dokuz falan mı? ne kadar da geçmişte kalmış her şey, sebepsiz öfkelerim yerini kabullenilmiş bir sakinliğe bıraktı.

4. şarkı:  r.e.m. - bad day

2003'te çıkmıştı evet, istanbul'a yeni gelmiştim ve kadim dostumun yanında kalıyordum. izmir'den yanımda sadece talihsizliğimi getirdiğimden, her günüm kötü geçiyor gibiydi ya da karamsar gözlüklerim bana öyle söylüyordu. şarkı güzeldi, günaşırı içip eşlik ederdik. mimarlık yeni başlamıştı, neyin nasıl çizileceğini bilmediğimden hafta içi her günüm, bir öncekine rahmet okutuyordu. ölçek kavramından bihaber 1/50 ölçekli park maketi yapmaya çalışıyordum. kötü ve komik, salak bir romantik komedinin sahneleri gibiydi. akşamında "bugün de kötü bir gün oldu" diyordum ki üzerinden yedi sene geçmiş bunun da. hayatımın çeyreği neredeyse. rem'in en sevdiğim şarkısı bu olabilirdi eğer automatic for people gibi bir albüm yapmasalardı. eğlenceli bir şarkıdır, severim. sevilir.



Hiç yorum yok: