27 Kasım 2010 Cumartesi

hope leaves

nereden başlanır bilmiyorum. öfkeliyim, durgunum, pek kendimde değilim, umutsuz ve karamsarım. kendime olan güvenim son zamanların en düşük seviyesinde, hayatta neyi iyi yaptığım konusunda da pek bir fikrim yok. altı üstü bir işe girip çalışmanın bende neden böyle saçmasapan bir hale dönüştüğünü anlamaya çalışıyorum. neden olmuyor? neden olacakmış gibi gözüküp de son anda olmuyor? gizli güçler mi var yoluma taş koymaya ant içmiş? tipim mi insanlara iğrenç geliyor, ruhum mu daraltıyor odadaki başka ruhları? o kadar mı değersizim, torpilim yok belki ama okuduğum okul ve çalıştığım yılların da mı hiçbir katkısı yok?

salı günü görüşmeye gittim, her şey olumlu geçti. öyle pozitif bir konuşmaydı ki, bu sefer olacak heralde dedim. saçlarımı yana taramış ve gömlek bile giymiştim. geçmiş zamanlarda yaptığım işler, görüşme yaptığım adamın da hoşuna gitmiş ve kendisine gelen cv'ler arasında en çok beni beğendiğini söylemişti. ofisten çıktıktan sonra, işsizliğin adamı yere yapıştıran ağırlığı bile gitmişti, adımlarım hafiflemiş ve eve dönmüştüm. bu sefer olacaktı, bunca zaman beklemenin karşılığını antalya'da bir işe girerek ve artık kendi hayatımı kazanarak alacaktım. cuma günü haber vereceklerdi, sanki olacak gibiydi. 

cuma günü oldu, gözüm telefonda bekledim. ha şimdi aradılar arayacaklar derken güneş hafiften alçalmaya; belki adamın toplantısı vardır, belki şantiyededir derken de hava kararmaya başladı. olacağına o kadar inanmıştım ki, ilk "acaba" saat beş gibi aklıma düştü. acaba ötekini mi almışlardı, bir tanıdığının yönlendirdiği birisiyle daha görüşeceğini söylemişti çünkü. olumsuzsa bile öğrenmeliydim, aradım. telefon çaldı, bir kez daha çaldı, sonra çalmaya devam etti ve kimse bakmadı. olabilirdi, her an telefonumuz yanımızda değildir. belki arabada kalmıştır, belki de ceketin cebinde sessizdedir. hava sıcak olduğu için ceket askıdadır, askı başka odadadır. yatağımın üzerinde uzandım, yine olmamıştı sanki bir şeyler ve ettiğim umut moralimi bozmaktan başka bir işe yaramamıştı.

bir gün geçti, kötü bir geceydi. sevgilimle aram da anlaşılmaz sebeplerden dolayı bozuldu. moralim kötüyken tüm kapılarımı ve pencerelerimi dış dünyaya kapatmamın alışılagelen bir tekrarıydı. konuşmak bile istemiyordum, hayatımda yapmam gereken tek şey işe girip geri kalan günlerimde çalışmakken bunu beceremiyordum, bu beceriksizlik kendime olan güvenimi sarsıyor ve kendimi stand-by moduna alıyordum. bu da beni seven ve benim sevdiğim insanlarla olan iletişimimi yerle bir ediyordu. bunu telefonda söyleyemedim, yazarsam okurdu. sadece moralim bozuktu, sadece her şeyin bu sefer olacağına olan inancım, her seferinde beni üzmekten başka hiçbir halta yaramıyordu. tuborg görüşmesi de süper geçmişti, görüşmek için izmir'e gitmiş ve mekan bile tasarlamıştım. fikirlerim, fotoğraflarım ve planlarım vardı. hayalimdeki işe girmek için haziran başında uğraşmaya başlamıştım, soğuk bir maille son bulması eylülün ortasını buldu. 

biraz önce yeniden aradım, en azından kesinleştirmek lazımdı. olmamışsa bile ararlardı değil mi? profesyonel dünyanın gereği bu kadar da vurdumduymaz olamazdı sanki. yine telefonuma cevap verilmedi. elimdeki telefonu duvara çarpma isteğini bastırıp yatağımdan kalktım, belki önemli bir işi vardır adamın, belki görüşeceği insanla daha görüşmemiştir? belki hafta sonu sakince düşünüp karar verecektir?

yeniden umutlanmaya çalışıyordum çaktırmadan, kendimi kandırıyordum. bunun farkına varınca daha da moralim bozuldu, bir işe yaramıyordum. okulun niteliği çok önemli değildi, sağlam yerlerde tanıdık her şeyden çok daha önemliydi. 

kalktım yerimden, içimde yükselen bir şeyler vardı. biraz kusma biraz da uyuma isteği belki, içmek istemiyordum. yemek yemek yahut oyun oynamak da cazip gelmiyordu. açtım hope leaves'i, umutlarım tükenmeye başlamışken dinleyebileceğim en iyi şarkı buydu. hayattaki 9997. günüme bok gibi başladım, sanki suyun üzerindeki ölü bir kelebek gibiyim. önceden ne varsa çektiğim, zamanla benim kaderim oluyor sanırım. sıradan bir hayatı ay sonu maaş ile tescilleyen sıradan bir insan olmak bile benim için büyük bir görev oluyor ya ona şaşıyorum.




1 yorum:

4numara dedi ki...

vay nsınınımı....