8 Kasım 2010 Pazartesi

in my place


başlığı winamp buldu, fotoğrafları ise geçmişte kalmış üç farklı halim aynı makineyle çekti. birincisi öğleden sonra, ikinci sabah, üçüncüsü ise zamansız. ikincisinde istanbul'da çalıştığım işimden bir haftalığına gelmiş ve olimpos'ta gün doğuşu izlemek için çok erkenden kalkmıştım. erkenden kalkmış ve ceneviz kalesi'ne tırmanmıştım. ufukta toplanmış bulutların bana her zaman iyi bir şeyler vereceğini bildiğimden hızlıca kat etmiştim patikaları. mayısın sonlarında bir gündü, aynı günün akşamı istanbul'a giden uçaktaydım ve neden döndüğümü bilmiyordum. en uzun ve en güzel günlerimden birisiydi, olimpos kalesi'nde başlayan günün son karesi, taksim meydanı'nda olmuştu. eve çok yorgun dönmüş, yatağa kendimi zor atmış ve ertesi gün de kalkıp işe gitmiştim. bu kadar güzel bir perspektifi arkamda bırakıp mecidiyeköy viyadüğü ekseninde devam etmiştim yani hayata. çalışıyormuşum o zaman, ay sonunda aldığım maaş için her şeyi geride bırakıp haftanın altı günü kendimi bir ofise sokuyormuşum zorla. güneş her gün denizin içinden doğmaya devam ederken, ben kendimi kandırıyormuşum. neyse ki geride kaldı, bu perspektif sadece yarım saat uzağımda. tek yapmam gereken bir daha bu kadar uzaklaşmamak, mitolojiden ve yüzyıllık esintilerden kopmamak.

5 yorum:

hevesli bardak dedi ki...

Böyle böyle hepimiz yoldan çıkacağız.

mies dedi ki...

blogu takip edenler çıksa yoldan yeter, diğerleri rutine devam edebilir. garanti maaş+yol+yemek'leri olur.

Adsız dedi ki...

mükkemmell!

ve orijinales bir fikir.

senin "ilçem" diye bahsettiğin yer nere ki, olimpos'a yarım saat uzaklıkta olsun? ne şanslı bi adamsın sen yahu.

Murat Y.

FKH dedi ki...

ben yol+yemek çalışırım!

mies dedi ki...

kemer'e yakın bir yer işte, küçük ve sakin. çok da şanslı değilim yahu, işsizim ve umutsuzum.