29 Kasım 2010 Pazartesi

benim ağaçlarım

ömür boyu devam edecek bu proje, dün öğleden sonra yer çekimine meydan okuyan diyagonal bir ağacın altında oturup kitap okurken aklıma geldi. huzurluydum, dedikodu yapan birkaç kuşun sesinden başka ses yoktu. hava, kasımın sonunda denize girebilecek kadar sıcak; deniz ise geç soğuduğundan olsa gerek ılıktı. balık tutmaya gelmiştik, her zamanki şanssızlığımla bir tane balık yakalayamadığıma şaşırırken, küçük koyun ağzında üç yunus gözükmüştü. ara sıra suyun üzerine çıkıyorlar ve dönüyorlardı. birkaç gündür insan uydurması olan işler, görüşmeler ve para konusu nedeniyle canım sıkkınken, yunusları görmek çocuksu bir mutluluk verdi. günümün geri kalanı da gölgesinde mevsimler geçirebileceğim yaşlı bir ağaç sayesinde fikirlerle ve hayallerle geçti.

ağaçları seviyordum, onların yılları umursamadan hep aynı yerde durmaları ve paniğe kapılmamaları beni büyülüyordu. bu bazen asırlık zeytin ağacı, bazen çıralı'daki kuru ağaç bazen de kimselerin pek bilmediği koylardaki isimsiz çam ağaçları oluyordu. bir ağacın altında kendimi huzurlu ve zamansız hissediyordum. sarkan dalları belli belirsiz bir mekan yaratırken, düşüncelerim daha netleşiyordu. hafta sonlarımı güzel ağaçlar bularak ve altında uyuyarak, kitap okuyup bir şeyler yazarak geçirebilir, bunu ömrüm boyunca farklı ağaçlar altında tekrarlayarak ülkenin çeşitli yerlerindeki benim keşfettiğim ağaçları organik devremülk olarak kullanabilirdim. benden doğmadan önce var olup ben öldükten sonra da yaşamaya devam edecek ağaçların altında fani bir gölge gibi dolaşabilirdim. geçen zaman ağacı ve beni değiştirirken de hayata şahit olabilirdim.


Hiç yorum yok: