22 Haziran 2011 Çarşamba

biraya devam

gün boyu planladığım gibi migros'a gittim, hiçbir şeyle oyalanmadan içki reyonuna odaklandım, rafların karşısına geçip şişelere baktım ve onbeş kağıttan aşağıya ciğer sökecek bir şeyler bulamayınca, blogun bana verdiği yetkiye dayanarak on kağıda dört tane gold kapıp çıktım. sor bana pişman mıyım? değilim. pişman olmaya başlasam ilk yirmiye bile girmezdi bu omurgasızlığım, peki neler girerdi? neyden ölümüne pişmansın?

büyük kararlar alıp büyük bedeller ödemediğim için, bunların olası pişmanlıkları da para üstü gibi, bim'den 3.95'e aldığım süzme yoğurt gibi kalıyor. bir hatayı unutmam bir günümü, tekrarlamam ise yaklaşık bir haftamı alıyor. yoğunluğu azaltılmış bir hayatın içinde dönüp duruyor, beynimin o anki kimyasal reaksiyonlarına göre bundan zevk alıyor ya da nefret ediyorum. uzun cümleler kurmayı ve sağa sola virgül serpiştirmeyi seviyorum, bir yerlerden doğrusunu öğrenmek yerine deneme yanılma metoduyla bir şeyler yapmaya çalışıyorum. cümle kurulumu nasıl olmalı, kolonya içerken kör olan özne nereye gelmeli, gizlenmeli mi? bunlar gün içinde aklıma gelen küçük detaylar. aslında değil, sadece eve geleli pek olmamasına rağmen üçüncü biranın yarısına vardığım için aşırı bir rahatlık ve hızlanan parmakların getirisi bu. keşke çalışırken içebilseydim ya da içerken çalışabilseydim. keşke, şu keşkelerimi eritip dev bir heykelimi oturduğum sitenin girişine yaptırabilseydim fakat her zaman istediğimiz olmuyor değil mi?

neyse, uzak bir satranç tahtasının şahı gören bir köşesinde kafama şişeyi dikmekten hoşlanıyorum. bu bana mızrakla dolaşan gözcülerin gücünü ve karanlığın bilinmezliğini, anlamsız cümlelerin şiirselliğe kaçan tesadüflerini veriyor. daha otuzunda bile olmadan, ellili yaşlarımı düşünüyor ve ara sıra ak sakallı o adamı görüyorum. gözlerinin kenarındaki kırışıklıkları bilmem de alnındaki iz, bana onun, ta kendim olduğunu söylüyor da bakalım o kadar yaşamayı başarabilecek miyim? 

üç paragraf ardımda kaldı, üçünde de ne anlattığımı bilmiyorum fakat hepsinin soruyla bitmesi küçük çaplı bir mucize sanki. okuyucuyu, yani seni, bu küçük serüvene dahil edebilir ve birkaç bira almak için kışkırtabilirsem ne mutlu bana. bugün güzel bir gün hem, bira almak için de yeterince sıcak. belki üç biradan sonra seninle, orion takımyıldızına bakan başka bir yıldızın köşesinde buluşuruz elimizde torba torba biralarla ha? biralar ılımasın diye ışık hızını aşan bir ivedilikle gelmiş oluruz bir başka yerkürede. her taraf sessiz, etrafımızı kraterler çevreler. kafamız iyi, sıhhatimiz yerinde olur. belki soğuk bir gezegene düşeriz, biraların ılımasını dert etmek yerine biraz ısınmaya çalışır ve birbirimize sarılırız ha?

dört paragrafı da soruyla bitirmek bana fazla geldi, biralar ise ve 22 gün önce aldığım maaş yetmeyecek gibi. son hafta parasızımdır bilirsin, yalnız bunun için sev beni.





2 yorum:

Adsız dedi ki...

şair burda kime seslenmiş mies? (bunun için sev beni derken) .)

mies dedi ki...

güdümsüz cümlelerden birisi, aklımın anlık sayıklaması. bir hedefi yok.